Müzikler filmlerde olduğu kadar kitaplarda da önemli yer tutar. Kitaplardaki parçalar hep dikkatimi çeker, onları mutlaka dinlerim. Fransız varoluşçu yazarların caz ile olan ilgisini ve 1950’li yıllarda entelektüel yazar şair ve ressam çevresinin caz müziğini dinlediğini ve onu sevdiğini, Miles Davis’in belgeselinde izlemiştim. İzlemesem de aslında bunu kitaplarda fark edebilirdim. Jean Paul Sarte’ın Bulantı kitabında ‘’Some of these days /You’ll miss me honey!’’ dizesiyle özellikle de Sophie Tucker’ın sesiyle kitabın arasına serpiştirir ve kitabı okuyan herkeste mutlaka o parçayı dinleme hissi uyandırır. Bunu ‘’İşte müzikteyim!’’ diyerek taçlandırır. Albert Camus Veba’da kahramanların aynı plaktan aynı parçayı çaldırır : ‘’St. James İnfirmary’’.


Adalet Ağaoğlu, ‘’Yazsonu’’nda Zeki Müren’den ‘’Şimdi uzaklardasın’’ dizesini ‘leitfmotif’ olarak kullanır. Murat Menteş’in tüm kitap serisinde birden çok sanatçı ve parçayı koymuştur. Film çeker gibi her sahnenin arkasında şuan bu çalıyor diye senaryolaştırmıştır. Arkadan değişen müziği açıp kitaplarını okumuşluğum vardır. Aynı tekrarı ‘’Ruh Üşümesi’'nde de görüyoruz. Chopin başta olmak üzere Haydn, Eric Satie, Dede Efendi gibi sanatçıları tekrar etmiş hatta son kısmında Franz Schubert’in ‘’Bitmeyen Senfoni’'sinden etkilenip 9. Bölümün adını ‘’Bitmeyen Bölüm(epilog)' koymuştur. Hikayede kadın ve erkeğin arasında geçen şeyler bitmemiştir, müzikle yazdıkları arasında bağ vardır.


Ahmet Hamdi Tanpınar, çağının düşünür entelektüellerindendir. O, toplumun değişimini uzun uzadıya anlattığı ''19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’'nde – Türk edebiyatının yapı taşlarındandır.- müziği de irdelemiştir. İnsanların artık piyano öğrenmek için öğretmenler tuttuklarını ve vals dansı öğrenmeye başladığını söylemiştir. Kendisi de ayrıca iyi bir dinleyicidir. Türk Sanat Müziği’nden Klasik Batı Müziği’ne bir bilgi birikimi vardır. ‘’Huzur’’da fasıl gecelerini, acemşiranları, nihüftleri, Dede Efendileri ve yine leitmotif şeklinde Mahur Beste’yi tabi ki bunu eski şiirin beyitleriyle birlikte harmanlayarak verir. Bir edebiyat öğrencisi olarak bulunmaz kumaştır benim için. Özellikle Neşati’nin ‘’Gittin emma ki kodun hasret ile canı bile İstemem sensiz geçen sohbet-i yâranı bile’’ tekrar edip durur. Aynı zamanda Klasik Batıdan da Wagner ve Debussy‘yi görürüz. Adeta görsel ve işitsel şölendir.


Haruki Murakami de İmkansızın Şarkısı’nda kitap adı altında adeta sountrack yayınlamıştır. Beatles’tan Simon& Garfunkel’e Bill Evans’tan Miles Davis’e birçok harika parça eşlik ediyor. Çok etkilendiğim kitaplarından biridir.


Leyla Erbil de müzik kullanan yazarlarımızdan. ‘’Karanlığın Günü’’ adlı yapıtında Louis Armstrong’dan ‘’I Can’t Give You Anything But Love’’ı geçmişe giderek hatırlar ve bazen plağa takıp dinler. Azra Kohen, yazdıklarının başına ve sonuna bu sayfayı okurken dinleyebileceğimiz parçayı ekler. Boris Vian ''Günlerin Köpüğü’'nde ilginç bir tanımlama yapar. "Yaşamda önemli olan, her şey için bir yargıya varabilmektedir. Sonunda kitleler bireyler haklı çıkar. Yaşam kurallarının sayısını azaltmak gerekir, yaşamı sürdürmek için onları izlememize ihtiyaçları yoktur. Asıl olan iki şey vardır: Güzel kızlarla aşk ve New Orleans'ın ya da Duke Ellington'un müziği, ikisi de aynı şey. Geri kalan yok olmalı, çünkü geri kalan çirkindir.’’ Yazar kitabında çok fazla yer verdiği caz müzisyeni Duke Ellington ‘ın hayranıdır.


İyi bir Attila İlhan okuyucusuydum. Fransa’da yaşadığı ve Fransız müziğini sevdiğini biliyoruz. Şiirlerinde Fransız müziğinden oldukça dem vurmuş ve ondan Fransa’ya dair çok şey öğrenmiştim. Ayrıca ‘’Bırak da kısa devre yapsın Johan Sebastian Bach’’ dizesi ile Klasik müziği de katmıştır işin içine. Son olarak Milan Kundera ‘’Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’’ eserinde ‘Olmalı mı Olmamalı mı ?’ beyin fırtınasını Bethoveen’ın ‘’Ess Muss Sein’’ parçasını karşılıklı konuşma şeklinde kullanmıştır.