Kıyamet sabahı, o ve tüm duygular

tıpkı sönmüş bir alev gibi küllerinden beslenmeye çalışırken biz,

yaşamaya devam edebilmek için fedakarlık yapmayı seçtik. 


Zamanla bu tenha sokaklar dolacak tüm ırktan insanların ruhları ile, 

ama bir şey değişmiş olacak bu kasvetli kıyamet gününde...

Sokaklarda tuğla dahi kalmayacak.


Dün gece ansızın rüzgar yalayıp geçti yüzümü ve derine indiğimi farkettiğim düşüncelerimden kurtardı beni. Minnettarım rüzgara, güneşe ve sana.

Çünkü dostum olmasaydın kaybolmuştum bu sokakta.


Şimdi gökkuşağı tepesi sakinleri kıyamete hazırlanıyorken ben, durmuşum bir ağacın altında seni düşünüyorum. O gün neden öyle gülümsedin?

Kıyameti haber veren sen değil miydin?


Dostum, kardeşim, her şeyim...

İzin ver yanına geleyim, beni de al, ben de evinde misafir ettiklerinden biri olayım. Neden kıyameti karşılayanlar arasında beni yalnız bırakıp gittin?


Yakında 22 olacağım, hava biraz kapalı bugün. Düşüncelerimde boğulmuyorum artık, sen öğrettin yüzmeyi bana. O gün gelen rüzgar sendin, buna eminim.

Hayır lütfen sus, konuşma.

Bu sefer kendimi kandırmıyorum, biliyorum.


Şimdi ben bu gökkuşağı tepesinde kendime bir ev bile bulamazken, nasıl senin yanına gelebilmek için yol azığı hazırlarım ki? Hiç mi kaçarım yok ölümden?

Peki sen nasıl elini tutabildin onun, beni yalnız bırakırken?


Kıyamet yaklaşıyor, bunu hissediyorum. Tam burada. şimdi geliyor, hazır değilim gökkuşağı tepesinin kıyısında. ufukta bir parıltı var, bu sen misin yoksa?

Tabi ya sen gitmiştin değil mi, beni bırakıp gitmiştin.


Burada insanlar çok mutsuzlar. Bense hiç somurtmuyorum. Yaşamayı seviyorum, ya da seviyor muyum gerçekten, bilemiyorum. Sanırım düzene ayak uydurmaya çalışıyorum, çünkü yalnız kalmaktan çok korkuyorum.


Bundan sonra göremeyeceğim seni, bizi ve evimizi. Sahiden o kadar süre geçti mi? Ne de çabuk unutuyor insan hakikati. Yavaş yavaş siliniyor zihnim sanki.

Ama biliyorum ki, buna izin veren de benim. İçimdeki küçük kız çocuğu olarak vahşi denizinde kayboluyorum.


Evet işte bak geliyor, kıyamet. Evet işte bu kıyamet! Nasıl da her şeyi içine çekiyor bak. Nasıl da şiddetli. Daha önce görmemiştim böylesini. Beni uyarmalıydın.

Sesimi kaybettiğim günden beri ilk defa bağırıyorum. Duydun mu beni?


Bahsedilen kıyamet, genç kızın kendi dünyasının sona ermesi, artık tekdüze düşünen yetişkinlerden biri olmaya başlamasından ibaret. Çünkü yetişkinler artık hayal kuramıyor. Hayallerimiz çocuklara emanet.