— Tüm gün, olanca sevimliliğinle o ağaca sarılıp uyuyorsun. Uykudan ve yemekten başka derdin yok, yemeğin de aynı ağacın yaprakları. İmreniyorum sana.

— Biraz uzaktan imrensen keşke. Sen buraya gelmeye başladığından beri on beş saatten fazla uyuyamıyorum.

— Ne yapayım, işim gücüm yok. Hem... Büyüleniyorum seni izlerken.

— Öylece duruyorum be adam!

— Daha ne olsun... Ne düşünüyorsun?

— Sorma artık şu soruyu. Hiçbir şey.

— Yalan söylüyorsun.

— Düşünen koala gördün mü hiç?

— Konuşan koala da görmemiştim... Kimse bana inanmıyor Alberto.

— Alberto değil benim adım!

— Adım yok, dedin, olmalıydı... Kimse inanmıyor bana Alberto.

— Ne yapayım?

— Hangi konuda olduğunu sormayacak mısın?

— Sormayacağım.

— Olsun, ben yine de söyleyeyim: Kimse senin konuştuğuna inanmıyor.

— Olabilir.

— Herkes deli sanıyor beni.

— Ben insan olsam ben de gününün yarısını ormanda geçirip döndüğünde konuşan bir koaladan bahseden birinin deli olduğunu düşünürdüm.

— Sence ben deli miyim?

— Evet.

— Neden öyle dedin ki?

— Rahat bırakmıyorsun beni.

— Ama eskisinden daha az duruyorum artık.

— Aman!

— Bak, ilk zamanlar on saat duruyordum, artık yedi. On yedi saat uyuyabilirsin.

— Ne zaman ta yukarıdaki dala çıkıp yaprak yiyeceğim peki?

— Ben varken.

— Sen varken yaprak yiyemiyorum.

— Ben yedireyim.

— Ne dedim az önce?

— Tamam o zaman, on altı saat uyuyabilirsin.

— Yetmez.

— Ne kadar uyuman lazım?

— Sayende, konuşmaktan yorulduğum için en azından yirmi saat uyumam lazım.

— Peki. Üç saat dururum o zaman.

— O olur bak. Ne o, üzüldün mü? Üzülme, kişisel değil. Senden hoşlanmıyor olsam çoktan başka ağaca gitmiştim. Gerçi... Hiç uğraşmazdım. Anla işte, yapım bu... Yirmi saat uyumam, bir saat yaprak yemem lazım. Kalan üç saati seninle sohbet etmeye ayırırım. Ama çok konuşamam; ne kadar konuşursam o kadar yorulurum, o kadar fazla uyurum.

— Acayipsin Alberto. Her şeye rağmen bir yolunu bulup yorulabiliyorsun... Zaten sürekli konuşmuyorum ki. Tamam, üç saat, hatta iki saat konuşalım ama izin ver, seni uyurken izleyeyim. Her geldiğimde uyanıyorsun.

— Neden, bilmiyorum. Sen çevremdeyken uyuyamıyorum.

— Beni sevmiyorsun...

— Kişisel algılıyorsun yine. Bende sevgi diye bir şey yok ki Alberto.

— Alberto sensin!

— Sen de Alberto ol.

— Benim bir adım var.

— Alberto mu?

— Hayır.

— Burada Alberto. Benim uykumu kaçırma alanına girdikten sonra adın Alberto.

— İlla gizlice mi izleyeyim seni?

— Olabilir aslında. Gizlice izle, uyandığımı görünce gel... Hayır! Bekle, yaprak yiyeyim, sonra gel. Ama üç saatten fazla durmak yok.

— Anlaştık.

— Anlaştık... Ee?

— Ne eesi?

— Hadi git artık.

— Geleli üç saat olmadı ki? Bugünden mi başlıyoruz.

— Bugün günlerden ne?

— Cuma.

— Pazartesi başlıyoruz.

— Hafta sonu serbest miyim?

— Hayır, hiç gelmiyorsun hafta sonu.

— Neden ama Alberto, ne konuştuk şimdi?

— Ne zamandır doğru düzgün uyuyamıyorum senin yüzünden. Hafta sonu kesintisiz uyuyacağım.

— Ben ne yapacağım hafta sonu?

— Ne yaparsan yap.

— İnsanlarla baş başa bırakma beni! Senin konuştuğuna inanmıyor onlar.

— Benden bahsetme sen de.

— Duymamış olayım!

— Bak, Alberto, dürüst olacağım. Düzenimi bozdun, hayatıma farklılık getirdin ki nefret ederim farklılıktan. Ama zorla da olsa beni kendine alıştırdın. Artık sen yoksan farklılık olur benim için ki farklılıktan... Biliyorsun. Seninle dost olalım istiyorum, sen zaten dünden razısın. Bu hafta sonu için izin ver uyuyayım, pazartesi dostluğumuzun, yeni hayatımızın ilk günü olsun.

— Pekâlâ, Alberto. Öyle olsun. Senin dostluğun için iki gün çileye katlanacağım. Pazartesiden itibaren de anlaştığımız gibi olacak her şey... Sana bir kere sarılabilir miyim?

— Çok sıkmadan sarıl... Ih!

— Sen de bana sarılmak ister misin?

— Duymamış olayım Alberto! Sarılmanın anlamı senin için sevgi olabilir ama benim için ev.

— Belki bir gün sarılırsın bana...

— Pek mümkün görünmüyor.

— Bir insanla dost olmak mümkün görünüyor muydu?

— Aynı şey değil.

— Öyle olsun... Görüşürüz Alberto, seni özleyeceğim.

— Görüşürüz... Hey, Alberto! Gizlice izleyeceksin değil mi?

— Bilmek istediğini sanmıyorum.

— Duymak istediğimi söyle.

— Hayır, Alberto... Nasıl da hemen uyudu... İyi uykular dostum...