İyiliklere, iyi haberlere ihtiyaç duyarak,  iki kolumu açmış hâlde bekleyerek yaşıyorum şu sıralar. Sanki çölde suya duyulan bir açlık gibi açım, sıladaki yâre duyulan özlem gibi özledim iyi haberleri.

Bu öyle bir beklenti ki umutlanınca içim içime sığmıyor ama en son ne zaman esaslı bir iyilik gördün deseler hatırlayamam. Aslında iyilikler görüyorum çevremde, iyi hareketler, ama bilinçsizce yapılmış. Çoğu çıkar uğrana planlanmış hatta çoğunun altında çok da temiz olmayan kirli düşünceler var. Birçoğu da rastgele oluşmuş. Kötülük yayma mücadelesi veren insanlardan bir beklentim kalmadı, umudum da iyiden iyiye yitti onlara. Ancak iyi insanlar var! İçlerinde iyiliğin ateşi sönmemiş insanlar! Lakin sanırım onların da zamanı yok esaslı bir iyilik yapmak için. Herkes bir şeylerle meşgul, herkes bir şeylerle yoğun, bir şeylerle yorgun... Dünyaya dalmış herkes. Herkesin gerekli gereksiz birçok meşgalesi var. Kimse kafasını kaldırıp iyilik yapmayı iyi olmayı düşünmüyor. Herhalde ölümü de kimse düşünmüyor. Çünkü bence ölümü düşünen biri asla kötü olamaz . Üç günlük dünya der insan, bir yüzü güldürecekken niye durayım yerimde, niye üzeyim der. Doğru yapana helal der içten, nazar etmez, yanlış yapana  yan gözle bakmaz, düşene el uzatır. Hem bunlar yayılırsa dünyaya der, gün gelir ben de düşersem, kafamı kaldırınca uzaktan bakan iğreti gözler değil de candan uzatılmış eller görürüm belki der.

Der ve demeli de. Çok zaman oldu böyle şeyler görmeyeli, rastlamayalı. Artık düşene tekmeler var, güzel yapana hasetler, hata yapanlara ayıplar, yazıklar mevcut.

 Bazen de diyorum ki bunları bir ben düşünüyor olamam, var bir yerlere sinmiş, kuytularda unutulmuş, belki de saklanan, gizlenen birileri. Vardır sıradan maskelerini takmış diğerlerinin arasına karışmış birileri. O yüzden kendimi de onlara katarak diyorum ki;

Ya birşeyler yapmalı ya da bu düşünceler içinde yitip gidenleri izlerken günün birinde yitip gitmeli.