“Son, başlangıcın içindedir ve sen yine de devam edersin.”

S. Beckett


Ölüm:

Komiser Nevzat Beşiktaş’ın karanlık bir ara sokağındaki eski binada, 3. kattaki küçük daireye korkuyla ve merakla dedikodu yaparak bekleşen komşuların aralarından sıyrılarak girdiğinde yatağında yatan kadını gördü. Etrafında fotoğraf çeken inceleme memuruyla selamlaştı: “Kadın 30 yaşlarında. Boğulmuş. Kısa bir boğuşma olmuş sanırım. Ama komşular pek gürültü duymamışlar.”


Pencereden sokak lambasının cılız ışığının su birikintilerindeki yansımaları görünüyordu. Sokakta kamera göremedi. Diğer memurun yönetici ile konuşmasına kulak kabarttı: “Çoluğu çocuğu yoktu bildiğimiz. Yalnız yaşardı ama iki üç ay önceye kadar genç bir adamla kalırdı sık sık, evli de değillerdi galiba. Arada yabancı misafirleri de gelirdi. Pek görüşmezdi bizlerle de.” İnceleme memuru kadının boynunu sıkıp morartan, üzerinde dört adet eski para takılı kalın altın zinciri dikkatle çözüp poşete koydu. Nevzat antika paralara baktı. Değerli olmalıydı.


“Bir de bu var komiserim, yatağın altındaydı. Günlük galiba. Parmak izlerine baktım, alabilirsiniz.” Tutanağı tarih atıp imzaladı: 3 Ocak 2016.


Aşk:

“...Bugün giderken bıraktığım birkaç eşyayı toplayıp Beşiktaş’ın dar bir sokağındaki yeni evime taşındım. Eşyaları zar zor 3. kata çıkarırken tüm katlardaki gözleri üzerimde hissettim. Dedikoducu komşularla ve geçmişin rüyalarıyla dolu yeni hayatım böyle başladı.”

9 Nisan 2015


“...İşe girdim ve günler kısa sürede birbirine benzemeye başlamışken Berke’yle tanıştım. Fazlasıyla hoş biri. Bir yandan bana neşeyle şarkılar söyletiyor, bir yandan da ona güvenebilir miyim diye soruyorum kendime. Annem olsa kızardı bana yine… Annemsiz bu şehre katlanmak çok zor.


...Onu seviyorum; sakalını, tıraş oluşunu, yüzünü, dudaklarını, öpüşünü, gözlerinin kapanışını, kendinden geçişini, uyanışını, gülüşünü, sesini, kokusunu, ensemdeki nefesini, ellerini, dokunuşunu, sarılışını seviyorum.”

18 Temmuz 2015


“...Artık bitti, yine yalnızım. Sevişmeler, kavgalar ve rüya bitti, ya da yeniden başlıyor. Kendimi korumak için bu şehre kaçtım, şimdi yine korkuyorum.


…Eniştemin gelmesi iyi olmadı. Onunla birlikte utanç da geri döndü. Korkutucu öfkesinin arkasındaki utancı görüyorum ama ona anlatamıyorum. Hala umutsuzca açıklamaya çabalamamın nedeni kendi utancım mı yoksa?”

24 Kasım 2015


“...Yılbaşında birlikte olmak için geri geldi, bense neden hala bu şehirde olduğumu bilmiyorum. Kaçıyorum ama kaçtığım bana daha çok yaklaşıyor sanki. İnsan kendisinden sonsuza kadar kaçamaz. En sonunda en başa, kaderime dönmek zorunda kalacağım.”

26 Aralık 2015


Rüya:

“Aynı rüyayı yine gördüm ve dönüş biletimi aldım hemen. İçimi sıkan bu şehirden, sürekli kapalı havadan kurtulmak istiyorum artık. Ablamın sürekli beni yargılamasından, güvensizliğinden de bıktım. Burada kalırsam boğulacağım.


Annemi çok özlüyorum. Yaşasaydı hiç gelmezdim buralara. İstanbul’daki kederli yalnızlığımla ablam arasında 6 ay önce yaptığım yanlış tercih! Ölmeden anneannemin kolyesini bana vermişti. Ablam buna da mı bozuldu yoksa? Eniştemle ilgili konuyu da çok büyüttü. Aralarındaki meseleleri bana yıkmaya çalışıyorlar. Sonunda tersledim gitti adamı zaten. Ama öfkeli bakışları beni çok korkutuyor.


Rüyamda ablamın evindeyim, yataktayım. Pencereden yağmurlu gecede cılız sokak lambaları görünüyor. Odaya biri giriyor, yüzünü seçemiyorum. Bir erkek. Korkudan kaskatıyım. Üzerime abanıyor. Boynumdaki kolyeyi sıkmaya başlıyor. Sesimi çıkaramıyorum, nefesim kesilirken karanlıkta yüzünü görüyorum: Eniştem! Ter içinde nefes nefese uyandım.


—Evet, Rüya Deniz adına İstanbul’a tek gidiş. Mümkünse bugün.


Ablama haber vermedim. Sadece üzerinde 4 eski paranın olduğu anneannemin kolyesini ona bıraktım ve Londra’dan yeni bir başlangıç için geri döndüm.”


2 Nisan 2015