Sanıldığı, söylendiği kadar kötü bir şey mi bu rahatlık? Gerçekten her insanın korkularının üstüne gidip, bu hissi bir ihtimal aşıncaya kadar endişe krizleri geçirmesi mi gerekiyor? Bir insan sonsuza kadar rahat, huzurlu hissettiği yerlerde kalamaz mı? Neden herkes bir "savaş" vermek zorunda? İstemeyenleri sürekli teşvik edip buna "cesaret" edenleri neden tebrik etmek zorunda olduğumuzu anlayamıyorum.


Çağımızın popüler gündemlerinden biri bu kavram. Konfor alanı özellikleri, konfor alanınızdan çıkın, bu çabanın getirdiği güzel sonuçlar... Zaten hayatımızda istemeden katlandığımız zorunlu durumlar hayli çokken, bir de kendimize ayırdığımız minicik rahatlık zamanlarımızı çöpe atmamız öneriliyor. Riskler dünyasının büyülü ışığı! Sosyal fobi, anksiyete, içedönüklük, utangaçlık ve benzeri bir sürü şey görmezden geliniyor. Herhangi bir uzmandan destek almadan, kendi başınıza halledin diye bağırıp duruyorlar.


Çağın bir diğer yanlış anlaşılması. "Her şeyi yapacak güçtesin, tek başına dağları delersin, en iyisisin, tek yapman gereken harekete geçmek!" Sen sen sen. Bir film karakteri gibi davranılıyor insanlara. Süper kahraman güçleri umuluyor. Hiçbir nitelik ölçülmeksizin sıralanıyor cümleler, instagram postları, kişisel gelişim kitapları...


Birlikten kuvvet doğar'a ihanet ediyoruz, dayanışmanın gücünü boşveriyoruz. Ulaşabileceğimiz yüzlerce insanı, destek alabileceğimiz onlarca beyni kenara itiyoruz. Kendimizi çok kudretli zannediyoruz. Güvensizlik ve kötü tecrübelerimizle harmanladığımız umutsuzluklarımıza biraz karşı çıkıp "insan" olduğumuzu hatırlayalım, diğer insanların varlıklarının da anlamlı olduğunu. Şans verelim günlerimize, ister konfor çemberi içinde yüzelim, ister uzak okyanuslara açılalım ama dengeyi kuralım. Tek olmadığımızı anlayalım. Bir şeyleri umursayalım. Ha unutmadan, farklı fikirlere, dağınık görüşlere, karmaşık izahatlara da açık olalım.


Sevgiyle...