İnce gerilmiş ipin üzerinde,
Ayakları titreyen bir cambaz.
Sirk alanında salyalarını saçarak bakan meymenetsiz suratlar.
Bir yandan düşürmek için zorbalıyor hayat…
Son çırpınış raksıyla çabalıyor yüreği merhumun.
Hayli zamandır mutsuz ağızımın çehresi.
Ellerimde ateşten sopa,
Oysa onların madenci karası gibi kararmış elleri.
Ortalığa saçılan bu küller kimin?
Küçümser gözlerle merhuma bakanlar nasıl da mutlular…
Yoksa ben miydim ayakları titreyen cambaz!
Bu salyalarını saçanlar kim?
İpin uçundaki nasır tutmuş umut hangimizin?
Varamadan oraya;
Kopsun ip,
Düşsün cambaz!
Savrulsun salyalı zavallılar!
Ya o zaman ne yapardı sirki kuranlar?