bir boşluk içinde çırpınıyor gibiyim

bırakmıyor peşimi gaddar bir girdap

şubatta çiçek açsa gönlümde

martta buz kesiyor dallarım

aklıma geliyorsun ne yapayım

aklımdan gitmiyorsun ne yapayım


çömelerek haykırdığım buzlar üstünde

çoğalıyor gitgide isyanlarım

mevsimlerin yeri değişse

mart şubat olsa şubat mart

belki düzelir her şey diyorum

sözler değişir; yeminler, vazgeçişler değişir

ölümler susar yaşamaklığa

ve ben hiç sesimi çıkarmam

nitekim nefesim bir ceylandan daha sessizdir


hatırlıyorum güneş batmaya yakın

ince kumlarında yürürdük meçhul denizlerin

o meçhul denizlerde biz

ay ışığı çökene kadar yüzerdik doyumsuzca

şimdi erinirken aynaya bakmaya

hiçbir şey istemem yeni ve baştan

aklımda fikrimde ne gece olsun ne de ellerin

istemsiz gelgitler gibi fikrimde dururken

bu derin bu peşin keder


değmedi hiçbir şey geçen zamana

karşılıksız hiçbir şey yokmuş dünyada

şöyle hafif bir rüzgâra

bıraksaydık kendimizi

adına yıldız deseydik ya da karayel

eteklerimizde ne varsa hepsini bıraksaydık zambakların kokusuna

bu sahillerde direseydik yaşamı iteleye iteleye dakikalara

yerine düzenli yok oluşumuzu verseydik gün gün

olmaz mıydı kararırken gözlerimiz