"Ne olur affet beni!" diye bağırdı kadın, paltosunun yakalarına yapışarak. Pnina durumu epeyce garipsediyse de, parktaki diğer insanların dönüp bakmaması için her şey kontrol altındaymış gibi davranmayı seçti. "Ne diyorsunuz siz?" dedi kadına, soğukkanlı tutmaya çalıştığı bir ses tonuyla. "Neden affedecekmişim? Sizi tanımıyorum bile."
"Lütfen." diye yalvarmayı sürdürdü kadın. "Beni affetmelisin. Böyle yaşamaya devam edemem." Gözleri oldukça açık tonlu bir kahverengiydi. Burnu biraz iriceydi ve incecik dudakları vardı. Güzel bir kadın sayılmazdı, ancak saçlarındaki dalgalara bakılırsa oldukça bakımlıydı. Sağ gözünde, irisinin ortasında koyu renkli bir noktacık dikkatini çekti. Bir kara deliği veya insanın lüzumsuz yerlerinde çıkan benleri andırıyordu.
"Tamam, sakin olun." dedi Pnina, birazcık sinirlenerek. Park günün bu saatlerine göre boş sayılırdı ama yine de dönüp bakan birkaç kişi olmasından rahatsızlık duymuştu. "İyisi mi biz şu banka oturalım, siz de bana derdiniz neyse onu anlatın. Belki o zaman affederim sizi."
Kadın, bu öneriyle sakinleşmiş göründü. İkisi banka oturdular. Önlerinden bir seyyar satıcı geçti. Birkaç tane de bebek arabası. Kadın bir türlü lafa giremiyordu, Pnina da eğer ağzını açıp bir soru sorarsa istemeyeceği bir şeyler öğrenmek zorunda kalacağından korkmaya başlamıştı. Pekala kadının söyleyecekleri, kocası Ronin'in birkaç kez farklı takım elbiseyle evden çıkıp, ertesi gün farklı bir takımla geri gelmesiyle alakalı olabilirdi. Ya da paltosunda bulduğu sarı saç telleriyle. Gerçi bu kadın da kendisi gibi koyu saçlıydı. Yine de, diye düşündü, bir ihtimal her zaman vardır.
Ancak bekleyiş giderek daha da gergin bir şeye dönüştüğünden, Pnina daha fazla dayanamadı ve en sonunda duruma el koymaya karar verdi. "Neden konuşmuyorsunuz? Bu kadar utanılacak bir şey mi yaptınız?"
Kadın bir an durdu, incecik dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra derin bir nefes aldı. Sonra da tek solukta "Dolandırıldım ben." dedi. "İnternetten tanıştık adamla. O zamanlar sosyal anksiyetem vardı, dışarı pek çıkamıyordum ve eh, bilirsin. İnternette kendini pazarlamak her zaman daha kolay olur. Arkadaşlık sitelerinde pekala üç dil biliyor olabilirsin. Fransızca, İspanyolca veya İbranice hariç herhangi bir dil. Fotoğraflarını düzenleme şansın olur, kıçın düz çıktıysa onu kıvrımlı göstermeyi başaracak bir sürü uygulama var. Aynı şekilde yüzüne ifade ekleyebilirsin, dudaklarını kalınlaştırabilir ya da o hafta almadığın kaşlarının şeklini kusursuz gösterebilirsin. Böyle bir ortamda tanıştık biz."
Pnina, olayı hala anlamadığı halde kadına "Sen de onu dolandırmışsın." demek istedi. Ancak karşısındaki hilkat garibesinin dikkati zaten yeterince dağınıktı. Sayıklar gibi konuşuyor, ince bedenini sürekli esnetiyordu. "Zengin, uzun boylu ve yakışıklıydı. Üç ayrı yerde evleri vardı. Şiir meraklısı bir entelektüeldi. Ancak gerçek sanat düşkünlerinin taktığı şu fularlardan bile takıyordu. Benimle ne işi olur başta bilemedim. İncineceğimden korktuğum için birkaç mesajına cevap bile vermedim. Ancak sonra, bilirsin, ben de insanım. Muhabbeti o kadar sardı ki kendimi onunla sabahlara kadar konuşurken buldum."
Anlattığı gibi bir adamın, böylesine histerik bir kadınla ne işi olacağına ben de ihtimal vermiyordum. Sağ gözündeki kara delik, bakışlarını her yüzüme çevirdiğinde odaklanabildiğim tek yerdi.
"Ancak sonra beni tatile çıkarmak istediğini söyledi." dedi kadın. Yüzüne aniden bir mahzunluk oturmuştu. "Başta gitmek istemedim, ancak sonra dedim ki doğruya doğru. Bu herif beni zaten terk edecek. En azından tatilimi yapayım; birkaç tane kokteyl ve gün batımı fotoğrafı çekip, birkaç geceliğine dahi olsa geceleri yakışıklı birinin koynunda uykuya dalayım."
Pnina yürüyüşünü bölen bu kadına karşı hala biraz sinirliydi, bu yüzden ilgisiz durmaya çalışıyordu. Ancak hem olayın Ronin ile alakası olmadığını anladığından hem de hikaye merakını uyandırdığından "Ne yaptın peki?" diye soruverdi. "Sonuç olarak gittin mi tatile?"
"Gittim, gitmez olur muyum?" dedi kadın. "Tanrı da beni kahretsin."
"O kadar mı kötüydü?"
"Hayır, asla! Tatil mükemmeldi." Kadın ani bir çıkışla sesini yükseltince önlerinden geçen falafel minibüsü kendisine seslenildiğini sanıp yavaşladı. Ancak sonra, iki kadının hararetli bir şekilde konuştuklarını fark ederek yoluna devam etti.
"Ne oldu öyleyse?"
"Ne olacak, aşık oldum!" dedi kadın. Gözleri dolmuştu. "Her şey rüya gibiydi. Başta temkinli yaklaşmama rağmen, beni her fırsatta kollarına alıyor, en ufak boşlukta öpmeye çalışıyordu. Fotoğraflarımdaki kadar güzel değildim ve ne Fransızca ne İspanyolca ne de İbranice hariç herhangi bir dil bilmiyordum ama o beni yine de seviyor gibiydi. Sabahları başını boynuma gömmesiyle uyanıyordum. Sevişmelerimiz ise mükemmeldi. Neredeyse hep bana çalıştı, benden pek bir şey beklemedi. Hatta ne zaman yorulsam, devam etmek için "Ben ikinciyi de istiyorum." derdi."
"Peki, ne zaman dolandırdı seni?" dedi Pnina, rahatsız olduğunu gizlemeye çalışarak. Tanımadığı bu tuhaf, ucube kadının cinsel hayatı hakkında gereğinden fazla bilgi sahibi olmak istemiyordu.
"İşte, anlatmaya çalıştığım da bu!" diye bağırdı kadın, daha fazla kendine engel olamamıştı. "Bütün bu süre zarfında, onun da bana aşık olduğuna inandığım her saniye dolandırdı beni. Görüyorsun ya, internette yabancılarla tanışan insanları genellikle para üzerinden kandırırlar. Ben ise yatırımımı aşka yapmıştım. Keşke binlerce şekel verseydim ona; evimi, arabamı üstüne yapsaydım da böyle adice kaybetmeseydim her şeyimi. Kalbimi kırdığıyla bıraktı beni, en başından beri tek istediği güzel bir tatil geçirmekmiş. Tatil biterken beni alnımdan öptü, "Seni seviyorum, aşkım." dedi. Sonra bir anda, yok oldu. Bir sonraki gördüğümde; tıfıl, fakir ve çirkindi. Evi yoktu, sokakta yaşıyor ve gördüğü her kadına çalışıyordu. Şiir falan bildiği yoktu, üstelik fular takmak şöyle dursun sanırım sadece tek bir kıyafeti vardı. Beni de sevmiyordu zaten. Gözlerimin içine baktı, beni tanımadı bile. Tatili de hatırlamadı. Üstelik onun için kocamı aldatmıştım ben."
"Eh, doğrusu sen de biraz hak etmişsin." dedi Pnina acımasızca. Neye bu kadar sinirlendiğini bilmiyordu, ancak hikaye tepesinin tasını attırmıştı. "En başından farkındaymışsın her şeyin. Yaşadığın şey bir mucizeymiş. Bu yaşında hala mucizelere, ruh eşlerine, ya da kendisinden çok sana çalışan erkeklerin varlığına inanmamak gerektiğini nasıl öğrenemezsin?"
"Doğru," dedi kadın. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Pnina, yüzündeki tek kuru noktanın sağ gözündeki o benek olduğunu fark etti. "Çok doğru. Tam da bu yüzden, beni affetmelisin. Yalvarırım beni affet, böyle olsun istemedim."
"Ne diye affedecekmişim seni? Mazoşistin biri olduğun için mi? Yoksa sorgulamadan, peri masalı gibi görünen her şeye balıklama atladığından mı? Kocana odaklansaydın, başına bunların hiçbiri gelmezdi. Üstelik de paltosunda bulduğun saçların hesabını sorabilecek konumda olurdun. Şimdi ise soramazsın, çünkü ne haltlar karıştırdığını çok iyi biliyor!"
"Haklısın, çok haklısın." dedi kadın gözyaşlarını paltosunun koluyla kurulayarak. "Ama sana henüz savunmamı yapmadım. Hiç olmazsa onu bir dinle. Eğer beni yine de affetmezsen söz veriyorum ki gideceğim. Bir daha beni görmeyeceksin."
"Peki." dedi Pnina, oturduğu yerde sırtını dikleştirerek. "Yine de ne söylersen söyle, seni affetmem için yeterli olmayacağını bilmelisin."
"Görüyorsun," dedi kadın, Pnina'nın yüzüne eğilerek. "Sağ gözümde bir nokta var, kör nokta. Bazen büyük resmi ne kadar net görürsem göreyim, orası karanlık kalıyor. Görmem gereken şeyleri göremiyorum ve elbet tabii, bu da genel manzarayı etkiliyor. Eğer o kör nokta olmasaydı, belki de uzun görünmek için kullandığı aparatları fark edebilirdim. Parasını hiç görmedim, hep cebindeki bozuklukların sesini duyardım. Kör nokta olmasaydı belki de onun zengin olmadığını bilir, yalnızca metalleri birbirine çarptığını anlardım."
"Eğer kör nokta olmasaydı, seni sevdiğini söylediğinde gözlerinin içine bakar ve aslında etrafı izlediğini anlayabilirdin." dedim ona, başladığı sözü tamamlayarak. İstemsizce yumuşamıştım. "Böylece, daha iyisi gelene kadar seni sevdiğini de sözlerinden anlardın. Ah zavallı, seni zavallı kadın."
"O nokta, kendimi bildim bileli orada. Oysa böyle olmayı ben seçmedim." dedi Pnina, nazikçe küçük burnunu çekerek. Dolgun dudakları, ağlamasının etkisiyle daha da kırmızılaşmıştı. "Görüyorsun ya, hepsi onun yüzünden oldu. Ne olur, affet beni. Böylece yoluma devam edebilirim."
"Seni affediyorum." dedi Pnina, gözleri dolarak. Bu zarif, güzel kadına yapılan haksızlığa çok içerlemişti. "Git, git ve hayatını yaşa. Kendine içinde yaşayabileceğin gerçek bir peri masalı bul. Bir de Ronin'e söyle eşyalarını toplamaya başlasın. Paltosundaki saçlar her kime aitse, geceyi onun evinde geçirebilir."