Olayları biraz ben belirliyorum. 

Her zaman bu kadar karmaşık değil.

Ne hissetmem gerektiğini kulağıma ben fısıldıyorum. 

Her zaman bu kadar vurdumduymaz değil.

İnan bana anlıyorum. Çünkü seni bulmaktan korkarken aradım. O lokantada bu yüzden biraz hır gür çıkardım. 

Asabi olmak değil derdim. Ben asabiyken dans ederim. 

Daha önce yazdıklarımı haklı çıkaran bir yüzyıl burası. Hiçbir şey değişmiyor sanki.

İnsanlar aynı, bencillikler aynı, halı aynı, hemhal olduğum boşluk aynı.

Yanıyorum. Ayak parmak uçlarımdan yayılan burnumun hemen üzerinde son bulan bir yangın bu. 

Görmedim. İnan bana bakmak görmek değildir.

Alevler içindeydim ve kör oldum sanki. Hırs ve öfke. Ateş ve bazen kül.

Ama yalan küle dönmek. Bir ömür kandırdılar sizleri.

Yanan her şey katılaşır evvelinde.

Kaskatıyım sokağımızda beklerken,

Kaskatıyım merceğime girdiğinde sen. 

Görmedim ama.

İnan bana bakmak görmek değildir her zaman.

Anlıyorum aslında.

Bir kayboluş bu, bir arayış, bir buldum sanış, hiç son bulmayacak bir döngü... 

Kısır ama umutlu.

Sırtım sana dönük ve utanıyorum biraz yanılgımdan. 

Düşüş ve iniş arasındaki farktan bahsetmiştim.

Çoktan bir ambarın çatısından düşmek üzeresin. El uzatmak gelmedi içimden.

Eksi bir ve yenilere merhaba.

Herkes gibi olmanın sırrını anlat bana? 

Bir şiir, bir şarkı farklı yapmayacak artık seni.

Bir bakış... Bir bakış unutturmayacak sanıyorsan

Hatırlamayacak kimse seni.

Bu son merdiven, sev kendini.

Bu son merdiven, gideceğim şimdi.

Suçlusu sensin kendinin.

Ayakların hizalı değil.

Çorapların turuncu belki fakat sen oldukça siyahsın ve hiçbir palet renkli kılmayacak seni. 

O yüzden dans et şimdi! 

Ben gülümsüyorum.