-Neden bu kadar hızlı nefes alıp veriyorsun, tilki?
-Çok koştum ondan olmalı, bakma dilimin sarktığına asıl kalbim sarkıyor yorgunluktan. Çok yoruldum sahiden.
-Neden koştun ?
-Beni ardında bırakanların peşinden gittim. Yarı yolda bırakanların.
-Yakalayabildin mi ?
-Hayır, çok hızlıydılar. Hiçbir yerde mola vermediler, hiçbir yerde arkalarına dönüp bakmadılar. Bir kere görebilseydim yüzlerini...
-Neden gittin ki? Bilmiyor muydun? Yakalasan bile gideceklerdi, bazı şeyler sürekli dönüp dolaşır ve nasıl oluyorsa kendi içinde de döner. Dönerken de senin hayatını kullanırlar, bazılarının benzini biziz.
-Farkına varmadın çocuk, bende o döngünün bir parçasıyım, ben sürekli sırtların peşinden koşanım.
-Ders almayacak mısın peki? Ayakların paramparça olunca mı bırakacaksın? O kadar hızlı nefes alıp vereceksin ki artık nefes alıp vermen sekteye uğrayacak, göğsünde her nefes alışında bir iğne hissedene kadar mı?
-Anlamıyorsun çocuk, hiç anlamıyorsun. Benim ve senin yazgın ,bunu kabul etmemekteki öfkeni görebiliyorum, sen, beni böyle gördüğüne üzülme. Bu yazgıdan kurtulmanın yollarını ara.
- Neden bunu yapmak zorundayız? Her şey birbirini domino gibi etkiliyor, sonuç her zaman aynı, bütün taşlar yerde. Ben bir şeyleri her zaman aradım, ruhum her zaman bir çatlak ve sürekli rüzgar alıyor içeriden, çatlağı kapatmanın bir yolu var mı? Onun peşinden koşsana.
-Üzgünüm çocuk. Ben onları bulana kadar koşacağım. Senin içindeki rüzgarı hissedebiliyorum, yüzüme vuran gözlerinden görüyorum onu, ama unutma çocuk her şey bir gün karanlık olacak. O kadar karanlık olacak ki ışığı düşünmen, hayal etmende yetmeyecek umutlarını yeşertmeye çünkü sen fikirlerini parçalamıyorsun, onların tek düze kalmasını istiyorsun.
-Tek düze mi?
-Evet çocuk, fikirlerinin üzerine gitmeden, kendini zorlamadan tek bir fikre bağlıyorsun kendini. Fikirlerini parçala, parçaladıkça yeni fikirleri keşfet. Un ufak etmeden hiçbir şeyi detaylı olarak göremeyeceksin. Bir tablo ancak yakından bakıldığında sana gülümser.
-Ama tilki...
-Bak çocuk, gözyaşlarını sil, düştükçe önüne her damla kayacak ayağın, düşeceksin kendi gözyaşı nehrinin içine, duyacaksın kendi çığlıklarını... Bak ayaklarımın haline kaç gözyaşı yedi bu tabanlar, kaç kez kırılan hayallerimin üstüne düştü. Yoksa bu ses? Onlardan birinin sesi, çok tanıdık.
-Tilki? Beni yalnız bırakma. Dur, gitme. Beni bu yüzlerce kez yamalanmış hayatımla başbaşa bırakma. Her nefes alışımda, o çatlaktan sönüyorum bir lastik gibi