Arendt (2014), “Dünyadaki en büyük kötülükler; fikri, düşüncesi, bilgisi olmayan ve birey olmayı reddeden sıradan insanlar tarafından işlenir.” der. Ona göre kötülük hem sıradan hem radikal olamaz, sadece aşırı olur. İyilik ise içten ve radikaldir. Toplumsal atmosfer içinde kötülüğün kötülük olduğu söylenmiyor, ifade edilemiyor ya da tanımlanmıyorsa kötülük olağan hale gelebilir. Bu olağan hal, her ne kadar olağanüstü bir duruma karşılık gelse de kötülüğün normalleştiği ve kınanmadığı bir toplumsal içinde gayet olağandır.
Bu noktada yasalar, kötülüğün tanımlayıcısı olarak pratiğe geçmiyorsa işlerliğinden söz edilemez. Bu durum kötülüğün sıradanlaşmasına giden süreçteki ilk evredir. Ardından eğitim sistemi, yeni nesillerin topluma kazandırılması sürecinde erdemli, dürüst ve iyi olmayı düstur edinmiyorsa kötülüğün normalleşmesine yönelik ikinci aşamaya geçilir. Yasa ve eğitim pratiklerinin iyiye ve etiğe uygun hizmet etmediği bir toplumsal atmosferde kötülük, ilk etapta kaçınılması gereken bir eylem olmaktan çıkar. Sonrasında bireyler arasında bulaşıcı bir hal alabilir. Özellikle sosyo-ekonomik seviyesi düşük bir toplumsal ortam hakimse, toplumun haletiruhiyesi kötülük etrafında biçimlenmeye başlayabilir.
Bu biçimlenme sürecini ise kanaat önderleri, medyada yer bulan figürler ve gücü elinde tutan kişi ve sınıfların söylemi hızlandırır. Özellikle baskı, tehdit, korku barındıran ve gerçekleşen kötü olaylara karşı herhangi bir kınama içermeyen söylemler, bir yandan tahakkümü zemine yayarken diğer yandan da hem toplumsal eşitsizliği hem de kötülüğü besleyecek olan kin, mutsuzluk ve hırs gibi duyguların ruhsal kapasitesini artırır. Bu sürecin sonu ise kötülüğün sıradanlaşması noktasındaki son evredir.
Freud’a göre (2013) insan, yaşamı süresince iki içgüdünün tahakkümü altındadır. Bunlardan biri ölüm içgüdüsü, diğeri ise yaşam içgüdüsüdür. Eğer toplumda kötülüğü besleyen söylemler yaygınlaşırsa ölüm içgüdüsü hakim duruma gelir. Ölüm içgüdüsü ise kin, nefret ve saldırganlık gibi duygu durumları bakımından ruhu yönlendirir. Bugün toplumsal atmosfer çerçevesinde bireylerin yaşadığı öfke, kıskançlık ve tahammül edememe durumları sadece kötülüğü sıradanlaştırmakla kalmıyor, toplumsal linci de içinde taşıyor.
Yararlanılan Kaynaklar:
• Arendt, H. (2014). Kötülüğün Sıradanlığı. Çeviren Özge Çelik. İstanbul: Metis
• Freud, S. (2013). Uygarlığın Huzursuzluğu. Çeviren Haluk Barışcan. İstanbul: Metis.
Anıl Kaan Uçar
2022-02-21T19:51:04+03:00Yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Rana Sezgin
2022-02-19T19:16:49+03:00Beğenerek okudum. Güzel ele almışsınız. Kaleminize sağlık.🍀
Mısra Ergök
2022-02-19T19:03:09+03:00İlgi çekici bir yazıydı, kaleminize sağlık. 🤍
Jean Valjean
2022-02-19T18:38:25+03:00Arendt'i çok severim. Bu metni de sevdim, ellerinize sağlık.
Tutku Silahtar
2022-02-19T18:35:07+03:00İlgiyle okudum. Ellerinize sağlık. 🙏
heduanna
2022-02-19T16:59:40+03:00Çok yararlı ve güzel bir deneme olmuş. Kaleminize sağlık.