Dostun bahçesine destursuz girmek bizleri hoyrat kılar. Bahçe dostun da olsa elin de olsa destursuz girilmez. Şükrü Erbaş, “köylüleri niçin öldürmeliyiz” şiirinde oldukça isabetli tespitlerde bulunmuş dile getirdikleri köylüleri öldürmeye yeter mi buna İsmet özel şu şekilde cevap veriyor;


“köylüleri niçin öldürmeliyiz?


bu sorunun karşılığını bulamıyorum

içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz

köylüleri öldürmesek de olur

hatta onların kalın suratlarını

görmezlikten gelebiliriz”


Fakat Şükrü Erbaş da şiirinin sonunda şunu der; “köylüleri söyleyin nasıl

nasıl kurtaralım?” yani o da köylülerin öldürülmesinden çok kurtarılmasını istiyor. Peki ne yapmalı köylüleri öldürmeli mi kurtarmalı mı yoksa görmezlikten mi gelinmeli toplum bilimcilere sorarsak şayet onları ehlileştirmek gerektiğini savunurlar fakat bu ehlileştirmek onların özgürlüklerini sınırlandırmaz mı onlar dilediği gibi davranamaz mı? Burada da özgürlüğün neliği problemi açığa çıkacağı için yapılması gerekenin yani olması gerekenin olan üzerinden nasıl yapılacağını değerlendirmeye koyulmak isteriz. Köylüleri öldürmek veya daha genel anlamıyla öldürmek yok etmek belki de kolay olandır. Köylüleri öldürmekten ziyade köylülük vasfını öldürmek gerek belki de, aksi halde onlar evlere arka kapıdan girerler lakin erdemlilik asla evlere arkalarından gelip girmeleri değildir. Köylü olma durumu aslında dağlı olma yada bedevi olmaya benzer. Aslında bedeviler de köylülerdir. Ve bedevilerin özelliklerine bakacak olursak onlar da olabildiğince tabiatla uyum içerisindeler. Bedevilerin ayırt edici özelliği olduğu gibi olmalarıdır tabir yerindeyse lafın eğilip bükülmeden olduğu gibi ağızdan çıkması bedevileri anlatan bir benzetmedir. Onlar şehirli olmadıkları için toplum içinde nasıl davranacaklarını bilemezler ve ötekinin başkaca düşüneceğine başka bir yaşam yaşayabileceğine ihtimal vermezler. Şehirli olan ise ötekiyle kamusal alanı ortak kullandığı için kendisinden taviz verip doğrudanlığını törpüleyendir. Evlere arkadan hoyratça girmektense destur isteyip ön kapıdan girerler. Olanın resmini çekmek sosyal bilimcilerin işi fakat olanı olması gerekene uydurmak toplum mühendislerinin işi. Toplum mühendisliğine soyunacak olursak şunu diyebiliriz. Köylülerin elbette yaşama hakkı vardır fakat köylüleri köylülüklerinden arındırmak gerekir ki şiirde bahsedilen olumsuzlukların yaşanmasının önüne geçilebilsin. Erdemli bir toplum ideali için köylülerin eğitimle istendik davranışlar sergilemeleri gerekir ve bu da onların özgürlüklerini zedelemez çünkü özgürlük istediği gibi yaşamak değil istediği gibi düşünebilmek yani akli bir sınırlamaya maruz kalmamaktır. Köylülüğü öldürmediğimiz takdirde – ki köylülük ölmüş değil – kamusal alandaki sorunlar son bulmaktansa daha da büyürler. Son yüzyılda modernleşmeyle birlikte köylerin azalıp şehirleşmenin artması köylülerin şehirde yaşamasına sebebiyet vermiştir. Köylülerin köylülüklerinden arındırılmadan şehre göçmeleri şehirde de köylülüğün artmasına sebebiyet vermiştir. Erdemli bir toplum isteniyorsa şayet yurttaşların asgari düzeyde bir eğitimden geçirilmesi gerekir. Türkiye’de eğitimden ziyade öğretim yapılmaktadır orta öğretim kademesine kadar zorunlu eğitim olmasına rağmen suç oranları gün geçtikçe daha da artmaktadır. Yurttaşlara teorik bilgi aktarımından ziyade pratik düzeyde istendik davranışlar meydana getirecek eğitim verilmelidir. Eski dilde eğitim ve öğretim kurumuna talim ve terbiye kurumu denirdi. Talim ilim(bilmek) kökünden gelip öğretmek(bildirmek) manasına gelir terbiye ise yetiştirmek manasına gelmektedir. Lügattaki karşılığı da şu şekildedir; “İstenilen şekilde yetişmesini sağlamak için bir kimseye gerekli bilgi ve nitelikleri kazandırma, eğitme.”


Hasılı şunu söylemek isteriz ki köylüleri öldürmeyi bir hak olarak göremeyiz vasıfları öldürülmelerini mübah kılsa da köylülerin köylülüklerini öldürmeliyiz ve onlara dostun bahçesine hoyratça girilmeyeceğini öğretmeliyiz. Ve şunu da belirtmek gerekir ki köylülere getirdiğimiz bu eleştiriler olması gerekenin şehirli olduğu anlamına gelmesin zira şehrin insanı şairin(İsmet Özel) belirttiği gibi “kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin insanıdır.” Köylü olsun şehirli olsun kendisini köylülükten arındırmalıdır zira köylülüğün aklı canavarlar yaratır.