Canım küçüğüm, seni çok özledim. Bu yazıyı yazmamı sağlayan temel nokta da bu zaten: saf özlem...
Özlemek zehir gibi küçüğüm, dediğin gibi olmuyor, o kadar da güçlü değilmişim, geçen 4.5 ay bunu öğretti bana. Bazen dayanamıyorum yokluğuna, geçmişi düşünüyorum; okuldan kaçıp gittiğimiz o parkı, gerçekten içinde bir sürü zeytin olan o poğaçayı her yediğinde verdiğin komik tepkileri, saçlarını örmeyi, platonik aşkından bahsedip uzun uzun konuşmanı, yaptığımız yürüyüşleri, en sevdiğin adını söyleyemediğimiz kahveyi (Chocobianca latte), çikolatalı her şeye bayılmanı, olur olmadık yerlerde ağlamanı, beni kimse ile paylaşmak istemeyişini ama söz konusu sen olunca gidip deli saçması adamlara tutulmanı, seninle saatlerce dertleşmeyi, sana annelik yapmayı çok özledim küçüğüm. Bu kadar uzakta olman canımı çok yakıyor, bir daha sana oje alamamak, sana sarılamayacak olmak, senin sesini bir daha duyamamak kalbimi parçalıyor. Ödüm kopuyor sesini unuturum diye, tüm ses kayıtlarını defalarca kez kopyaladım, tüm mesajlarımızın defalarca kez yedekledim, fotoğraflarımızı kaç farklı flaşa attığımı bile bilmiyorum ama sen yoksun ve bunların hepsi sınırlı bir daha yenisi gelmeyecek, gülüşünü göremeyeceğim hiçbir fotoğrafta ya da kahkahanı duyamayacağım hiçbir ses kaydında, küçüğüm 25'inde nasıl bilmiyorum mesela, çocuğun olursa adını bile biliyorum ama hiç çocuğun olmayacak küçüğüm, gelecekte sana dair tek izin çocuğum olursa adını koymak olmamalıydı, mezuniyetini görmeliydim ben senin, mezarını değil.
Birlikte Ankara'da ev tutmalıydık, böyle hayal etmiştik, şimdi ben Ankara'dan nefret etmemeliydim, çok sevdiğin babaannenle bizi sen tanıştırmalıydın, sen gittiğin için ağlayarak tanışmamalıydım ben onlarla, bayramda sana sarılmalıydım, mezar taşına değil, doğum günümde her zamanki gibi 00.00'da mesaj atmalıydın küçüğüm, çok bekledim, geçmişte yazdığın mesajları ağlayarak okumamalıydım.
"Şimdi sen yoksan bunları nasıl anlatayım ben aklıma?
ödüm kopuyor bak, korkarım alışacağım diye bu yokluğuna"
Bu şarkı sözü her şeyi açıklıyor aslında, içimde senin için kurulmuş daha o kadar cümle var ki neyi yazsam diğeri küsüyor.
Uzun lafın kısası, iyi ki son ana kadar hep birbirimize sevdiğimizi söylemişiz, iyi ki hep varlığını en derinde hissetmişim küçüğüm, seni artık kimsenin kıramayacağını bilmek sevindiğim tek şey olabilir. Umarım orada çok mutlusundur küçüğüm, iyi ki vardın, seni çok seven Pirayen.