Gölgeler giyiniyorum üzerime,

Bir kaç küfür bahşediyorum sana,

Hediye, kendimden kendime.


Kokuşmuş hüsran dolu gecelerin,

Gelipte kaçan hortlak fikirler,

Kızılca bakan ağlamaklı gözler,

İçinden geçer efendim,

Kokuşmuş hüsran dolu gecelerin.


Aşka mühür bağlayan hecelerin,

Birbirine bağlı kara tren vagonları gibi,

Ellerim ile çekerim hüsranım seni,

Beni hayata bağlayan o ip gibi,

Aşka mühür bağlayan hecelerin.


İsmi olmaz mutluluk getiren cümlelerin,

Parmaklarım gezinirse durur içinde gecelerin,

Kırılır, bazen adını koyamaz şiirlerin,

Söylesem ne söylemesem ne,

Bir anlamı yok taşlara verilmiş isimlerin.


Bir küfür bahşediyorum şimdi sana,

Menekşe bahçesinin içinde,

Burnuna gelen tek koku kendininki

Kokuşmuş fikirlerin, yüreğinin içindeki,

Bunca zamana karşı, ölmek değil mi elindeki?


Şimdi benim için kızgın güller ile dans et,

Papatyalara küfret, menekşelere bir yalan söyle,

Ancak bu kadar yaşayabiliriz seninle,

Yalanlarla dolu bir kavanozun içinde sıkışmış,

Yaşlı fakat genç iki sihirli peri gibi.


Tüm ideallerin, kırılacak kuru ellerimde,

Gözlerin ile göreceksin öldüğünü,

Ruhunu arşa kaldırırken bir güç,

Gözlerin ile göreceksin küfür ettiğini,

Mezar taşını otururken haznesine,

Yüreğin ile hissedeceksin senden nefret ettiğimi!