İnsanların hepsi kötü demek istiyorum ama yazık olacak diye düşünüyorum. Kime "Bu diğer insanlar gibi değil, bu iyi bir insan." desem beni yanıltmayı başarıyorlar. İyi görünen bir kişiliğin altında yatan şeytanlar vardı. Aslında uyuyan şeytan değil, insanlardı. Ben de o insanlardan sadece bir tanesiydim.

 

İlk defa tanıştığım insanlara kendimi anlatmakla bitiremezdim. Onların gözünde zamanla bir şeyler canlanmasına izin vermeden ben anlattıklarımla kendimi onların gözlerinde büyütürdüm. Diğer insanlar gibi dilimi, elimi, kolumu ve ayaklarımı yöneten bir şey vardı. Ben de bahsettiğim diğer insanlar gibi uyuyordum. O ise hiç uyumadan kontrol ediyordu. Öylesine güçlü bir şekilde kontrol ediyordu ki göz kapaklarımıza bile ipler bağlamıştı. Hepimiz şeytanın kuklası olmuştuk. Böylece insanların çoğuna "İkiyüzlü" diyorduk. İki yüzün varsa birisi şeytandan başkası olmuyor gibi bir durum vardı. İyi görünerek kötülüğe hizmet eden uykuculardık. Bizim sorunumuz uyuyunca büyüyeceğimizi zannetmemizdi. Büyürsek hiçbir şeyin geçmeyeceğini ve sadece alışacağımızı da bilmiyorduk.

 

Kontrol altındaydım. Bu kontrol bana günah işlettikten sonra günahlarımı da saklatıyordu. Yalanlar söylüyordum. Her yalan, yeni yalanlar doğuruyordu. Bu silsilenin içerisinde ben de yok oluyordum. Anladığım halde bundan kurtulmayı beceremiyordum.

 

Kötü insanları iyiye yöneltmek yerine daha da çok kötülük yapıyordum. Bir sakız parası fazla alan bakkal amcanın bir günlük kârını mideme indirmiştim. Hastaneye gitmek için bindiği otobüste kartında para olmadığını fark eden teyze, otobüsün girişinde çaresizce arkalara doğru bakarken kafamı çevirmiştim. Ona yardım edenler olmuştu ama onlar da "Bozuk da yok, kalsın isterseniz." derken biniş ücretinden fazla para almışlardı. Bu fikir nasıl benim aklıma gelmez diye kendime kızarken bir yandan da sonuçta iyilik de işin içinde diye kendimi teselli ediyordum. Yalan söylenildiğini bilsem de gerçekleri konuşmak yerine başkalarının da yalanlarına %51'le ortak oluyordum. Yanlış bir şey yapanı doğrusu için uyarmak yerine, daha da kötüsünü yapmaya teşvik ediyordum. Kötüyü yapmayı beceremeyenler için de yardımcı dahi oluyordum. Ağlayan bir çocuk gördüğümde ya taklidini yaparak ya da korkarak, daha çok ağlaması ve öcüsü olmak için kaşlarımı kaldırıyordum. Günah gördüğümde kaçırmamak için çabalıyor ve sonunda o günahı işlemeyi başarıyordum. Sol tarafımdaki melekleri yormayı bile günah olarak görüp, hiç boş bırakmıyordum.

 

Tüm bunları ve daha fazlasını yapmak istemeyen bir vicdanım olsa da buna hiçbir şey izin vermiyordu. Kötülük vücuduma tamamen işlemişti. Diğer insanların arada bir de olsa iyiliklerine denk gelirdim. İnsanlar kendi menfaatleri için de olsa iyilik yapıyorlardı. Ben ise menfaatim bile olsa iyilikten tamamen uzaklaşmıştım. İnsanların da kuklası olmaya başlamıştım. Başkalarının istediği kötülükleri yapıyordum. Aldığım her nefesi kötülük yapabilmek için içime çekiyordum. Bir insanın iyilik yaptığını gördüğümde onu bozarak kötülüğe çevirmek istiyordum. Yapacağım bu kötülüğün iyilik yapan insanın şeytanına yapılmış bir iyilik olacağı düşüncesi bana engel oluyordu. Yapılan iyiliği izlerken yaşadığım çaresizlik, bedenimi; yaptığım ve yapmak istediğim kötülükler ise vicdanımı sızlatıyordu. Şeytanın ip bağlayamadığı tek şey vicdanım kalmıştı. Vicdanım tüm bunları yapmama engel olmaya çalışsa da bedenimi ve dilimi kontrol edemez olmuştum.

 

Bu durumdan kurtulmayı vicdanım istiyordu. Bedenim ve dilim de istiyordu ama onları kontrol etmem imkânsızdı. Bir şekilde bu iplerden kurtularak özgür olmak ve gerçek bir insan olmak istiyordum. Kötülük yaptığım halde iyi birisi gibi görünmek de ayrıca canımı yakıyordu. İnsanları aldatmayı hiç istemiyordum. Uzun süre düşünsem de aklıma bir şey gelmemişti. Son olarak böyle yaşamaktansa son kötülüğü kendime yaparak insanları da kendimi de bu kötülükten kurtarmak istemiştim.

 

Bir kazma ve bir kürekle mezarlığa doğru yola çıktım. Mezarlığa giderken yol kenarındaki arabaların bazılarına da zarar verdim. Bir çocuğun bisiklet tekerine kazmayı sapladım. Yolda geçen birisi bunu gördüğü için bana saldırdı. İletişimimiz sadece küfürler eşliğinde olmuştu. Birbirimizi güzel dövdük. Bendeki kazma ve kürek adamın kaçması için işe yaradı yoksa ben mezarım kazılmadan ölecektim. Oradan sonra hızlıca mezarlığa geçtim. Mezar taşlarının çoğunu kırdım. Yerini kıskandığım mezarlara daha büyük zararlar verdim. Sonunda bir ağacın dibini beğendim. Ağaç köklerine de zarar vererek mezarımı kazmıştım. Son noktaya geldiğimde şeytanım doldurduğu silahı bana uzattı. Hiç konuşmuyordu. Onu üzgün gördüğümü hatırlamıyordum. Neden üzgün olduğunu sorduğumda “Bir kere de şu silahı boş vermeyin. Bize güvenerek kurşuna para vermiyorsunuz. Oysa kurşunun ucuzluğunun reklamını defalarca sosyal medyada yaptık. Kurşun bitmiş bende. Dolu değil o silah. Yapacak çok kötülüğümüz var ve kurşunun bitmiş olması bir işaret olabilir.” dedi. Ben de evden kurşun alırız diye eve dönmek istedim. Dönüş yolunda kötülük yapmadan ilerlerken kavga ettiğim kişiyle karşılaştım. Yanında birileri vardı. Mezarım da kazılmışken ölmek için güzel bir fırsattı ama şeytan ayaklarımı öyle bir hızlandırdı ki karşımdakilerin bana yetişmesi imkânsızdı. Böylece evin önüne gelmiştik. Şeytana sinirliydim ama o an onu mutlu etmek aklıma geldi.

 

Ayakkabılarını çıkarmış ve tam içeriye adımını attığında “Bir saniye bekle.” dedim. Arkasını döndüğüne parıldayan gözlerimi görünce yüzü hemen gülmeye başlamıştı. Kötülüğün kokusunu çok iyi alıyordu. Ben de onu övmeye ve planımı anlatmaya başladım. “Ölmemi istemiyordun ve istediğin oldu. Kocaman mezarlık yaptım, emeğim boşa giderse üzülürüm. Senin öğrencin olmak böyle bir şey olmalı. Üç kişi o mezara sığar mı?” dediğimde iğrenç kahkahasını atmaya başlamıştı. Ben yavaşça yere diz çöktüm. “İyi ki, senin öğrencinim. Hiç yapmadığım kötülüğü de sayende yapacağım. Katil olacağım.” diyordum. Ben bunları söyledikçe kahkahalarını arttırmış ve iplerimi biraz olsun gevşek bırakmıştı. O sırada önünde tamamen eğilerek bacaklarından tuttum. Ayakkabılarını giydirdiğimi düşünüyordu. Kendi bacağını da serbest bırakarak uzattı. “Ya ama bak yolda giderken o elmayı yeme olayını yine anlat lütfen.” dedikçe egosunu okşuyor ve daha çok kahkaha atmasını sağlıyordum. Saniyeler içinde konuşurken hazırladığım pabuçlarını ters giydirdim. Bir anda susmuştu. Öfkeyle bana bakıyor ama hiçbir şey yapamıyordu. Ben ise kahkahalar eşliğinde “Boynuz kulağı geçti.” diyordum.

 

 

O andan sonra kötülük yapmak istesem bile yapamadım. Bazen gerekli olan yalanı bile söyleyemeyerek dürüstlük abidesi olmuştum. Şeytanın kuklası olmak yerine şeytan olsam bu durumdan kurtulurdum. Ayarsız olduğum için ayarı fazla kaçırmış şeytan olamamıştım. Buna rağmen daha da iyisini yapmıştım. Ayarsızlık ilk defa işe yaramıştı. Şeytan elimdeydi. İlhamımı bile şeytandan almaya başladım. Kötülük yapmadan, başkalarının kötülük yapmasını izlemeye başladım. Bundan sonra şeytanın kuklası değildim, şeytan kuklamdı.