elimizde bir adam var, otuzlarında ya da otuzlarına yakın. eksik mi büyümüş, yanlış mı büyümüş o kadarını bilmiyorum. ama bir acayip, her konuda bir fikri var, her konuda kendinden emin. eminim ki bir şeyler biliyordur, bu dünyaya dair mi yoksa kendi dünyasına mı dair bilemeyeceğim.


eminim, o bir şeyler biliyor.


kopmalıyım, diye düşünür, kopmalıyım köklerimden. ve böylece köksüz kalır, sel onu alır götürür, çamura bulanır, ağlamaklıdır. ağlamaz. rüzgar eser, onu savurur, kendisi gibilerle beraberdir. bu beni yıkamaz der, ancak nasıl yıkılabilir ki daha?


yaşlı annesinin inandığı her şeye burun kıvırır, babasının dar kafasını küçümser. söz hakkı ondayken inandıklarını ve değerlerini aynı ailesi gibi savunur, karşısındakini yok sayarak. ne acı, oysa inşallah dememek için dilini ısırır.


geçen gece rüyayla gerçeği karıştırdığında yaşadığı dehşetli anlara dönüyoruz ve bu geceye tanıklık ediyoruz. böylece küçük adamı daha iyi tanıyoruz.



—uyandığıma eminim, sabahın olduğuna da, ama şimdi dışarısı karanlık.

saat üçü biraz geçiyor, öyleyse uyumaya devam etmeliyim.


rüzgar sesini araba sesi sanar, uyanır, ancak on dakika geçmiştir. kurbağalı bir gölde uzanmaktadır rüyasında, yatağında kurbağalar görmeyi bekler. göremez. elleriyle yoklar, pikeyi hisseder yalnızca. duvara bakar, oysa duvar saati yoktur. küçüklükten kalma bir alışkanlıktır.


duvarda silüetler görür, hiçbir şeye benzemeyen şekillerdir, ancak baş kahramanımız uykuludur, neye benzeteceğine o karar verir. kendisini bir komedinin içinde olduğunu düşünür zaman zaman ki bu silüetlerle karşılıklı konuşmaya başlar. kahramanımıza uyacak ve bu şekillere koro diyeceğiz.


KORO

uyanışın bu geceye denk düşecekti,

yıllarca uğraştığın inanç sistemin, çocukluğunla yıkılacak

unutup duruyorsun, sen adınsın, kanından atamazsın

öyle ya da böyle, sen adınsın, neden inkara kalkışırsın?


KÜÇÜK ADAM

ben, der, uykuludur.

ne bu, ibret verici filmlerden birinde miyim ben?

bir komedide olmalıyım, aristofanes yazmalı beni

bu düpedüz saygısızlık benim şahsiyetime



(günümüzde şahsiyet çok önemlidir, her insan bir elmas değerindedir. eğer şahıslarını aşağılarsak ve şahsiyetlerine yakışmayacak bir şey söylersek mahıvlarına sebep oluruz, yakışık almaz.)


KORO

sen, derler, uykulu değillerdir.

kim senden ibret alabilir?

zayıf tabiatlı ve yedi günahın öğrencisisin

alınsa alınsa zayıf tabiatlı, yedi günahın elçisi dolandırıcılardan ibret alınabilir.


(küçük adamımız kanaat önderidir. bu yüzden küplere biner.)


KÜÇÜK ADAM

ne demek istiyorsun sen?

ben ibret alınabilecek biri değil miyim,

ben de en az bir elçi kadar etki yönü kuvvetli biriyim!


(baş kahramanımız ibret dediği için tiksinmiştir kendinden, eski ve modası geçmiş bir kelimedir ibret, ibret almak geride kalmıştır.)


KORO

kendini gördüğün yer dev aynası,

eninde sonunda iyi bir dayak yiyeceksin

el mi yaman bey mi yaman öğrenecek

ve eninde sonunda ne olmadığını göreceksin.

kendini bilmezliğin nereye kadar sürecek sanıyorsun,

gözlerini ne zamana kadar kör,

kulaklarını duymaz tutacaksın?

sen de yaşlanınca evinde üzerlik yakacaksın.


(gerçekten yatağında kurbağa var mı yok mu emin olamaz, elleriyle yoklar tekrardan, ayılamamıştır hala.)


KÜÇÜK ADAM ki çaresizdir, aklına gelenleri söylemek istemez. ve sinirlidir, eli ayağı titrer haldedir, pikeye sarınır.

en azından,

en azından sevmediğim kendimi baştan aşağı değiştirebildim,

sizse duvara işlenmiş vaziyettesiniz,

ne hareket edebilir ne herhangi bir başarıya sahip olabilirsiniz

oysa ben yüzlerce kitap okudum

yüzlerce film, dizi, belgesel

şimdi her şeyi hak ettiğim gibi yaşıyorum

artık ne inşallah ne maşallah diyorum

artık doğruyu görüyorum


KORO

yıllarca uğraştığın inancını çocukluğun boğacak,

ne zayıf yaratılışlı olduğunu bilmelisin

ve tek bir doğrunun olmadığını da

us ve bilinç

hangi birine ulaşabildin

ve nerede yoğurdun öğrendiklerini ve onlar bildiklerin haline geldi?


KÜÇÜK ADAM

çirkin ördek yavrusundan bir kuğuya dönüştürdüm kendimi

külkedisinden cindirella'ya

ve gördüm hayatın cilvesini

tattım toprağın altını ve yerin yedi kat üstünü

yüksek kulelerde vaaz verecek

ve kendimi değerli hissedeceğim

ölünce kendimi bulutlara gömeceğim.


gece burda sonlanır, duvar düz bir duvardır. karakterimiz ise sadece dehşet hissini ve kurbağalı gölde uzandığını hatırlar. sabah terli uyanır değişmez ve küçük burjuvazi içinde kendini bulutların üstünde hisseder. baş aşağı durmaz.