Raif Efendi’nin hikayesi aslında trajedilerin en hüzünlüsü denilebilir. Kendisine “Neden yaşıyorum?” sorusunu sormayı bırakmış, hayatına vurdumduymaz bir tavırla devam eden bir karakter… Hayatta çokça Raif Efendi vardır aslında, bu karakter sadece yaşarken ölenlerin bir temsilcisidir. Acısı ve deneyiminin çokluğu hayatı algılayışını değiştirip çok sıkıcı bir hale getirmiştir.

 

Karakterimiz kimileri için naif ve içedönük olmaktan ziyade korkak bir karakterdir. Aslında bu düşünceye katılıyorum. Raif Efendi çok korkmuştur. Mutluluğunu kaybetmekten korkmuş, daha sonrasında kullanmak üzere saklamak istemiştir. Ancak sakladıklarına bile dokunmaya korkar o; sevgiye, hatıralara ve aşka… Çünkü onlara çok değer vermiştir, kaybetmeye korkacak kadar çok.

 

Raif Efendi'yi bulunduğu duruma çocukluğunun problemli dönemleri sokmuştur. Çocukluğunda sosyal hayatının sıkıntılarından kurtulmak için sanata sarınmıştır. Okuduğu kitaplar kendisine yeni ve yaşanabilir bir dünya kurması için eşi bulunmaz fırsatlar yaratmıştır. Gerçeklikten uzak ve insan ilişkilerinden bağımsız hareket etmiştir.

 

Ardından resme olan merakı onda bir iç döküş ve rahatlama aracı olmuştur. O, insanların özellikle ailesinin beklentilerinden uzaklaşmak, baskı yoluyla üzerine yüklenen sorumluluklarından kaçmak istemiştir. Zamanla Raif Efendi için kaçış aracı haline gelen resim, onu aşık olacağı kadının eseri olan Kürk Mantolu Madonna tablosuna götürmüştür.

 

Raif Efendi yaşadığı hayal dünyasından kopmasını sağlayan bu tablo sayesinde Maria Puder ile tanışır. Tablodan o kadar etkilenir ki Maria’nın uzun süre tablodaki kadın olduğunu anlayamaz. Anladığı zaman ise hayata tutunmaya başladığı yani Maria’ya aşık olduğun andır. Hayatla olan tüm bağlarını bir insana yoğunlaştırır Raif Efendi. Mutludur. Ancak bu mutluluğa hayatında bir daha asla sahip olamayacağını bilmemektedir. Babasının ölümü ile Türkiye’ye dönmesi üzerine Maria ile olan ilişkisi sekteye uğrar. Onu yanına almak için minik planlara sahip olsa da planlarını asla gerçekleştirememiştir.

 

İlişkisinin Türkiye’de kaldığı zaman içinde zayıflaması aslında kendinden kaynaklanır. Karakterin ismi bu konuda çok büyük bir ipucudur aslında. Merhametli demektir Raif. Karakterin kendisi dışında herkese merhameti vardır. Özgüvensizliği nedeniyle sevdiği kadınla sağlıklı iletişim kuramaması onu yerinde saydırır. Kendine o kadar güvenmez ki aldatıldığını ve unutulduğunu düşünür. Mektuplarından cevap alamaması ile iyice hayata küser ve eski içe kapanık halinde geri döner. İleriye atılmayan her adım insanı geri götürdüğünden Raif Efendi de yavaş yavaş kurduğu bağlardan uzaklaşır. Bu onu, kendisini ölüme götürecek düşüncelere sevk eder.

 

Ruhsal bunalımı nedeniyle hayattan kopan ve artık hiçbir şeyi umursamayan Raif Efendi evlenip çoluk çocuğa karışır. Çevirmen olarak işe başladığı şirkette kimseyle gerçek ilişkiler kurmaz. Onun için tüm hayatı, çevresi, ailesi, cinsiyeti kendisini hayattan koparan unsurlardır. Kısacası kendi intiharını hazırlar Raif Efendi, düşünceleri ise onun yardımcılarıdır.

 

Raif Efendi’nin yeni bir yaşam belirtisi göstermesi Maria Puder’den bir kızı olduğunu öğrenmesi sayesindedir. Tutmaya başladığı günlük de karakterin Maria Puder'in ölüm haberi üzerine yaşadığı derin acı ile sonlanmıştır. Kızını sahiplenememesi ve Maria'ya yaptığı haksızlığın cezasını kendisine ödetmek için yaktırmıştır belki de yazdığı günlüğü. Çünkü hayata tutunacak hiçbir şeyinin kalmadığını anlamıştır ve kendini ölümün kollarına bırakır.

 

Ukdelerle dolu hayatında sıkıntılar içinde fiziksel varlığını sürdüren fakat ruhen hayattan saklanan Raif Efendi’yi ancak kendi psikolojisinin hazırladığı ölüm rahatlatabilirdi. Bu ölüm beni rahatlattığı gibi diğer okuyucuları da rahatlatmıştır belki? Hayatı zaten yaşamamaktaydı Raif Efendi, varlığı hayallerinde geçerliydi.