belirsiz kaçışlarda ne buldum
ortasında tüylerin narince ürperdiği arzuyla
ne anladım suya batırmaktan kelimeleri
nerde kopuyor yanılgıların dillerinin merhabası
ayaklarım, çıplak nefretlere varamayan küllerle bağdaş
gelip giden bir bakış, harcım olmayana boğuyor beni
istanbul sokaklarında ağlamaklı bir teneke savruluşuyla
düşlerimi, sönmüş bir isyana narkoz sanıyorum
oysa yaşamak, kır idamlarıyla ödüllendiriyor düşleri
sahte hüzün tapınaklarında tanrıçalar hep benim suretim
ben bu kadar değilim
pencere önünde, erken ölüm bekçisi bir ergen kadarım
fırtınası kadarım yanılgıların solukta
kuş izlerinin merhabası kadarım
karıncalı ellerin karıncası
gelip gidenlerin, yalnızca gitmesi
ne kadar yükselirsem
o kadar çabuk yıkılan bir şey kadarım
yazgım, kirli evrende
yörüngene muhtaç kötücül bir kıskançlığın
üstünde tepiniyor
ha öldü
ha ölecek diyorum
yeni bir şiirle, bileniyor dişler
bana, sana, evrene, yazgıya
dilimde, hep sahtedir alışmak şarkıları uzaklığın
dilimin de merhabaları ayrışıyor, dizlerimi çürüterek
biz şimdi ne desek yalan, ne etsek yalan
istanbul bile çözemedi bu düğümü
üç kuruşa satsalar almam bu gece istanbul’u
senin ağzının kenarında karanfil kokusu
ben ipi kopmuş bir bulunmak korkusuyla apaçık
şehirlerde çocukların bile gözlerine perdeyim apansız
pencere önünde, erken ölüm bekçisi bir öpüş gibiyim.
Kenan Birkan
2023-03-14T11:36:22+03:00Şiirleriniz güzeldi, kaleminize sağlık.
Buket Akdemir
2023-03-14T08:41:45+03:00Şiirin bitimi çok hoştu. Kaleminize sağlık 🤍