Merhabalar.

Ben Kutsal Birdistan İmparatorluğu dükü, "Beyaz" kargalar soyundan 87. Philip. Bu yazıyı uzayın başka yerlerinde yaşadığını düşündüğüm diğer canlı formlarına ithafen yazıyorum.

Her şeyi en baştan anlatacağım, dikkatle okumanızı rica ediyorum.


Hikayemiz 2083 yılında, insanlığın 4. Dünya Savaşı'nda atmosfere zehirli gazlar salıp kendisi de dahil olmak üzere nefes alan tüm canlıları öldürmesiyle başladı. Fakat gariptir ki bilinmeyen bir nedenden dolayı bu gazlar kuşlara etki etmedi, tahmin edersiniz ki kendimizi bir anda dünyanın hakimi olarak bulduk. 2083'ten 2501 yılına kadarki süreç evrilme sürecimizdi. Takdir edersiniz ki başka canlı olmadığından birbirimizi yemeye alıştık, iç savaşlarla uğraştık, yaşama sürelerimiz uzadı; yeni çözüm yolları ararken zekileştik, cezalar verirken ahlak kavramımızı oturttuk. Kuş halkı 418 yıllık evrimini tamamladığı 2501 yılında eşi benzeri görülmemiş bir liderle karşılaştı. Bu lider ihtiraslı kargalar soyundan kanatsız 1. Albıs idi. Daha önce yapılmayan bir şey yapan Albıs uzun zaman önce yok olmuş insan soyundan kalan yazılı kurallar ile Kutsal Birdistan İmparatorluğu'nu kurdu. Devrim niteliğinde olan bu imparatorluk ayrılmış halkları birleştirdi, bitmeyen savaşı ortadan kaldırdı. Tek bir sancak sarmıştı dünyayı, o da siyah zemin üzerine nakşedilmiş kanadı olmayan lacivert karga figürlü sancağıydı.

Kurucu imparatorumuz Albıs anayasalar düzenlendikten hemen sonra elinde bir kitapla kürsüye çıkıp o tarihi konuşmasıyla beraber peygamberliğini cümle aleme ilan etti. Kanıt olarak ise elinde ki tanrı yazması kitabı bizlere verdi. Kitap açık bir şekilde Albıs'ın peygamberliğini kanıtlıyordu, kanatlarımızı ona adayıp müridi olmamamız için hiç bir neden yoktu. İmparatorluğun ve dinin gücünü kendinde topladığında çağ atlamamızı sağlayan altın kurallarını açıkladı. Onlar şunlardı;

  1. Deve kuşları çiftlikleri kurularak seri üretime geçilecek ve imparatorlukta tek yenen kuş türü deve kuşları olacak (yakalanan tüm deve kuşlarının güvenliğe teslim edilmesi gerekmektedir). Bu sayede besin düzensizliği ortadan kalkacak.
  2. Topluluğun güvenliği ve üst yetkilileri haricinde hiçbir kuş izin almadan uçamayacak, yeni doğan kuşlara ise ahlak dersi ile birlikte edepli kuş olmanın ilk şartının anarşist baykuşlar gibi uçmamak olduğu öğretilecek.
  3. Tüm kuşlar aylık maaşlarını hafta sonunda alışveriş merkezlerinde bitirmek zorundadır, birikim yapanlar vatana ihanetten idam edilecekler.
  4. Kuşların ilk ve nihai amacı imparatorluk için yaşamaktır, bilinmelidir ki özgürlüğümüz buna bağlıdır.
  5. Bizi bir kutsal bahçesinden izleyen tanrımız Pan'a inanmayanların kanatları kesilecek, deve kuşları ile aynı kaderi paylaşacaklardır.
  6. Çalışma saatleri sabah 9'dan gece 12'ye kadardır. Güzel bir emeklilik için feda edilmesi gereken gençliktir.
  7. Fikir üretmek isteyen kuşlar önce bu fikirlerin hakkını satın almalı sonra üretmelidirler.
  8. Güzel şakıyan kuşların sesi imparatorluğun malıdır, ortalık yerlerde ötemezler.

İşte bunlar, sevgili dostlarım; kurucu imparatorumuzun bizzat kendisinin belirttiği, 500 yıldır da kullandığımız altın kurallarımızdır.

Günümüze gelecek olursam yani 3001 yılına, açıkcası birtakım şeylerin yanlış gittiğini görebilen az sayıda kuştan birisiyim. Geçen gün gökyüzüne baktım: neden orada değildik?

Makam ve mevki sahibiydik. Ahlakımız, dinimiz, yıkılmayan bir imparatorluğumuz... Hepsi vardı fakat özgürlüğün anlamı bile yoktu. Kullanmaya kullanmaya körelmiş kanatlarımız mezarda, üstümüze oturmayan umutlarımız kimseye açamadığımız yüreklerimizde... Her şeyi bilen lakin hiçbir şey yapamayan bir halk olarak dipteydik. Biz bir olduğumuzda yumruk olacağımızı düşünmüştük, yumruğun içinde ezilen değil.


Bu yazıyı diğer canlılara gönderiyorum, özgürlüğünüz emanet edebileceğiniz basit bir eşya değildir, özgürlüğü alan yarışı da alır.