Uzun zaman sonra kendimle konuşmayı becerebildim. O kadar karmaşık ki içim ne yazsam nasıl yazsam bilmiyorum, parmaklarım ve radyoda çalan bu şarkı beni yönlendirecek


(Emre Aydın- Beni biraz böyle hatırla)


Intihar eden insanların nasıl bu sona vardığına bir türlü anlam veremezdim sanırım artık anlam verebiliyorum. Öyle bir his ki ölüm gibi diyorsun, gözlerin acıyı,hüznü ve belirsizliği görüyor. Öyle ki şu sonuca varıyorsun. "Ölü bu bedeni artık toprağa kavuşturma vakti" diyor kalbinin derinindeki karanlık. Karanlıktan çıkmak senin bir defa adım atmana bakmıyor aksine sanki bir yarıştasın ve durduğun an seni en dibe çekecek gibi. Ve itiraf etmeliyim ben ne adım atabildim ne o dipten çıkabildim. Yan odada annem dizi izliyor söylesem tüm bunları alır kalbimi sarıp sarmalar mı acaba diye düşünüyorum. O yapsa bile ben ona bu kadar yabancı iken nasıl gider ona anlatırım tüm bunları.


Hayatımdaki tek sorumluluğum balıklarımı hayatta tutmaya çalışmak. Ha evet size söylemeliyim ölmeyi merak ederken tuttum birde hiç derdim yokmuş gibi 3 tane balık aldım. (Isimleri star, momo ve raina) Gözlerimi açtığımda ilk onların yemini vermek gibi kutsal bir görevim var. Onlara tutunuyorum ve farkında olsunlar o kadar isterdim ki. Nedenini bilmiyorum sanırım onların benim bir işe yarar olduğumu bana hissettirmelerine ihtiyacım var. Fazlaca zavallıyım oyle değil mi?


Her neyse şarkı bitti ellerim durmam gerektiğini hissettirdiği acıyla haber veriyor.


Yaşamak denilen bu pespaye umarım beni kendisine bağlı kılar...