Birbirleriyle çocukken tanışmış olan Ana ve Otto'nun İspanya'da başlayan ve daha sonrasında Finlandiya'da sonlanan, baştan sona paralellikler ve tesadüflerle dolu buruk aşk hikayelerini izliyoruz.

Okul bahçesinden kaçan bir topun peşinden koşan Otto, tesadüfen Ana ile karşılaşır. Bu sırada Ana ise babasının ölüm haberini almıştır. Birbirlerini ilk kez burada görmüş ve bir bağ hissetmiş olan bu ikilinin yolu tekrar kesişecektir. Otto'nun anne-babasının boşanmış ve Ana'nın babasının vefat etmiş olduğu bu dönemde Otto'nun babası ve Ana'nın annesi tanışır ve evlenirler. Başlarda birbirini sadece görerek ve birbirleriyle bakışarak içten içe sohbet eden bu ikilinin bağı zamanla gizli bir aşka dönüşür. Otto ve Ana'nın arasındaki bu güçlü bağ ve tutkulu aşkı sekteye uğratan şey ise Otto'nun annesinin ölümü olacaktır. Annesini bu süreçte ihmal ettiği için kendisini suçlayan ve içine kapanan Otto kendini her şeyden uzaklaştırır ve Ana ile yolları ayrılır. Ta ki çocukluk hayallerini süsleyen, yaz aylarında geceleri güneşin batmadığı yer Laponya'ya kadar...

Film, sırasıyla Otto ve Ana'nın bakış açılarıyla ilerliyor. Hikayeyi akış içerisinde Otto'nun tarafında izliyoruz. Daha sonra Ana'nın tarafına geçiyoruz. Bu sayede belli olayları her iki karakterin de düşüncelerini ve hislerini öğrenerek izlemiş oluyoruz. Film içerisinde hem sahne hem de hikaye olarak buna benzer paralellikler, filme sıcak bir hava veriyor. Hem Ana hem de Otto hayatlarının tesadüfler üzerine kurulu olduğuna inanıyor. Bu tesadüflerin en güzeli ise birbirleriyle tanışmaları. Bununla birlikte, hem Ana'nın hem de Otto'nun isimleri soldan sağa, sağdan sola aynı şekilde okunabilen isimler (Palindrom). Ana bunun şans getirdiğine inanıyor. Ve sanki bu durum bile bu çifti birbirleri için yaratılmış hissine yakın tutuyor. Film Ana'nın gözleri ve Otto'nun cümleleriyle başlarken yine aynı sahneler bize finali de veriyor.

Laponya - "Gece Yarısı Güneşi"
İlk gençlik yıllarında, hayranlıkla okuyup, inceleyip üzerine konuştukları ve birgün gitmek istedikleri, yaz aylarında güneşin hiç batmadığı, Kuzey Kutup Çizgisinin hemen kuzeyinde kalan küçük bir Finlandiya şehri Laponya, onların hikayesinde son noktayı koyacak bir yer oluveriyor. Laponya'da tanıştığımız karakter emekli pilot Otto (Piloto Otto), paralel bir aşk hikayesi ve geçmişiyle de Otto-Ana ikilisinin hayatının içinde tesadüfler zincirine bir halka daha ekliyor. Şimdi kavuşmak daha anlamlı hale geliyor karakterlerimiz için.

İspanyol müzisyen Alberto Iglesias'ın muazzam besteleriyle de birleşince film, izleyiciyi enfes bir yolculuğun içine çekiyor. Tabii film bittikten, yolculuk sona erdikten sonra birden bire normal yaşama dönmek kolay değil. :)
Kutup Çizgisi Aşıkları, başından sonuna kadar, verdiği tüm duygularla birlikte sanırım en beğendiğim romantik/dram yapımlarından biri olacak.