KUYU: İNSANIN BEDENDEKI MÜLKİYET ARZUSU
Ruh dünyamı allak bullak eden, vicdan duvarımı yıkan, içimi burkarak yutkunmama engel olan ve bitiminde tarifsiz bir kederle, o andan itibaren hangi hurufatlar ile nasıl cümle kuracağımı bilememe hissiyatı yaşatan filmleri oldum olası sever ve ararım. Bulduğumda da içimi sevinç kaplar. Sinema benim için sanırım kederle eşdeğerli bir şey. Metin Erksan' ın Mülkiyet Üçlemesinin son halkası olan 1968 de çektiği Kuyu filmi de böyle bir film oldu. Zeki Demirkubuz "YOL filminden çıktığımda hangi yöne gideceğimi bilemedim, kendini Beyazıt'da buldum halbuki başka bir yerde işim vardı." demişti Kuyu'yu izledikten sonra 2-3 saat hiçbir şey yapamadan koltukta kaldım. Hikâyenin gerçek bir hikâye olması ve filmin başrol oyuncusu Nil Göncü'nün filmden sonra henüz 19 yaşında hayatını kaybettiğini okuyunca içimdeki bu muhteşem kederin ağırlığı daha da artı. Yaşasaydı nasıl bir kariyeri olurdu acaba çok merak ediyorum? Filmin afişinde ve jeneriğindeki "Kadınlara iyilikle davranın’ Nisa 19.ayet" film ile tam örtüşmüş. Erksan, film isimleri ve sloganlar konusunda çok çok başarılı bir yönetmendir. (Bkz. Susuz Yaz, Sevmek Zamanı, Yılanların Öcü) Mülkiyet üçlemesinin ilk filmi 1962 yapımı Yılanların Öcü'nde "Toprak", ikinci film olan 1963 yapımı Susuz Yaz'da "Su"' ve son film 1968 yapımı Kuyu'da ise kırsalda yaşayan bir erkeğin kadın bedeni üzerinde idda ettiği hak mülkiyetini trajik bir son ile çarpıcı şekilde görüyoruz.