Orijinal adı The Silence of the Lambs olan, Türkçeye Kuzuların Sessizliği olarak çevrilen, türü psikolojik ve gerilim olan 91 yapımı filmdir. Çoğumuz izlememiş olsa bile muhakkak duymuştur çünkü kendi dalında ve oyuncular arasında da bir sürü ödül aldı. Ki bence hala daha kendi türünde popülerliğini koruyor. Oscar almasından da belli olacak şekilde, konusu oldukça güzel. İnsanı sadece germekle kalmıyor aynı zamanda hayrete düşürüyor.

Aslında bakarsak bu film bir kitap uyarlamasıdır. Kitabını daha öncesinde okumadığım için roman ile film kıyaslamasını yapamayacağım ancak yazar aynı zamanda senarist. Yani Kuzuların Sessizliği ve devam serilerini beyaz perdeye aktarırken tezatlık yaşanmaması adına kontrol etmiştir diye düşünüyorum, tabii bu benim tamamen şahsi fikrim.

Filmin konusunun ne olduğuna girmeden önce uyarıda bulunmak isterim, eğer filmini izlememiş, kitabını okumamışsanız biraz spoiler verecek olabilirim. O yüzden merak ediyorsanız bence yazıyı okumadan izleyin ya da okuyun ki üzerinde birlikte tartışalım.

FBI okulundaki eğitimler ile başlayan filmimiz, oradan yeni mezun olan başrolümüzden, birkaç cinayet üzerinde akıl hastanesinde yatan Hannibal Lecter ile görüşme yapması istenir. O dönemde durdurulması istenilen bir seri katil, 3 kadının derisini yüzüyor ve bir kişiyi de rehin alıyor. Yeni mezun kızımız oldukça zeki ve okulundan da üstün bir başarı ile mezun olduğu için filmde Lecter ile görüşmeden önce de bizlere gösterdiği şekilde oldukça mantıklı ilerliyor ve tedbirler neticesinde görüşme sağlanıyor.

Eski psikiyatr olan Lecter oldukça manipülatör biridir ve Ajan Clarice’ın bu etki altında kalmaması katili bulmadaki başarısıyla doğru orantılıdır. Filmi izlerken en çok şaşırdığım şey ise bir doktorun delirmesi ve yamyamlık derecesine gelmesiydi ancak bu onun mesleğinden kaynaklı değildi belki de hep içinde vardı, bilemeyiz.

Zeki Clarice, bir şekilde Lecter’ın güvenini kazanır ve katil ile ilgili ipuçları toplamaya başlar. Lecter o kadar kurnazdır ki bir bilmece edasında çoğu yanıtlarını anagram olduğunu fark ettirmeden verir ve başrolden bunu çözmesini bekler.

Aslında bu durum Lecter’ın da işine gelmiştir çünkü onun kaçış bileti bu cinayetler ve katil sayesinde olacaktır. Bu durumdan yararlanarak akıl hastanesinden kaçmayı başaracaktır.

Clarice için işler oldukça zorlaşmıştır, artık bir değil iki tane seri katil dışarıdadır. Başarmaktan başka çaresi yoktur çünkü içinde bastıramadığı bir çığlık duymaktadır, bu çığlık kuzuların sesidir. Şerif olan babasının vefatından sonra kendisini bu mesleğe adamış ancak hayatının bir döneminde yaşamak zorunda olduğu akrabalarının kuzuları öldürdüğüne şahit olmuş ve kuzuları kurtarmak istemiştir. Onları kurtaramayan Clarice, bu başarısızlığı travma haline getirmiş ve kendini kanıtlamak ve içindeki sesleri susturmak adına bu katili yakalamayı kendine borç olarak görmektedir.

Lecter’ın dışarıdayken ona zarar vermeyeceğinden emindir. Bu tehlikeli adam ona neden zarar vermesin? Kendi düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Bunun cevabı bence kurulan aradaki güven bağıdır. Lecter, psikiyatri dalında uzman bir adam, çok da hafife alınacak biri değil. İnsanları etkisi altında bırakabilecek kadar zeki olan bu adamın –ki insan eti yemekten de keyif alıyor.- insanlara zarar vermesinin nedeni nedir? Saygısızlık.

Clarice ona hiçbir zaman bir akıl hastasıymış gibi davranmadı. Mesleğine ve bilgilerine saygı gösterdi ve tam olarak öğretmen-öğrenci ilişkisini sağladı. Onu küçümsemedi. Katil ya da yamyam değilmiş gibi davrandı. Ona hasta gibi değil de doktor olarak yaklaştığı için Lecter, bu ilişkiden rahatsız olmadı. Bu zamana kadar Lecter’ın yanına kim gitse bilgi alabilmek için yalan söylüyor ve Lecter bunu anlıyordu. Clarice ona hep dürüst oldu. Durum böyle olunca saygısızlığa gelemeyen ve cinayetlerinin nedenini buna bağlayan yamyam Lecter, tabii ki Clarice’a zarar vermeyecekti.

Clarice, bu zamana kadar alabileceği tüm ipuçlarını çözdü ve katili bir şekilde yakaladı.

Lecter’ın da önceden bağlantılı olduğu bu katil

-adı Bufalo Bill- yıllar önce eğer bir gün cinayetlerimden yakalanırsam kaçabileceğim bir yol olsun diye delirttiği bir insan mıydı? Lecter zeki bir adam, bence bunu düşünmüş olabilir. Diğer serilerini izlemediğim için bu sorunun bir cevabını henüz bilmiyorum. Bill, eğer Lecter’ın dahice olan kaçış planında kullanılan bir adam ise, bu film gerçekten enteresan bir hal alır gözümde. Ben izlerken oldukça keyif aldım, düşündüren her filmi seviyorum zaten. Eğer siz de benim gibiyseniz, kesinlikle izlemelisiniz. Çok detaylı bir film olduğu için aslında daha üzerinde konuştukça farklı bakış açılarını doğurabilir. Yine de yamyamlık kötü bir şey. Bize her saygısızlık yapanı Lecter gibi yiyemeyiz, yememeliyiz, öyle değil mi? Yine de biz olumlu yanına bakalım. Filmin sonunda katil bulunmuş ve Clarice'ın kuzuları çığlıklarını kesmiştir. Umarım bu başarıdan sonra huzurla uyuyabiliyorsundur Clarice.