Kitap, Aziz Nesin'in seçme yazılar ve konuşmalardan derlenen serinin 1. sini oluşturmakta. Bu derleme yazılarda, kitabın isminden de göreceğimiz gibi Aziz Nesin laiklik, dincilik ve atatürkçülük ile ilgili görüşlerini, düşüncelerini açıklamış.

En basit tanımıyla, hepimizin bildiği gibi laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Kişiler kendi özel yaşamlarında istedikleri dine inanıp inanmamakta özgürdür ancak dinlerinin, devlet işlerine müdahalesi düşünülemez. Aziz Nesin'in bu konu hakkındaki düşüncelerine gelirsek;

• Laikliğin gerçek manada uygulandığına inanmıyor. Her ne kadar anayasanın ikinci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik olduğu ibaresi bulunsa da bunun içi boşaltılmış bir kavramdan ibaret olduğunu düşünüyor. Haksız da sayılmaz sanki.
• Bir insanın hem müslüman hem laik olamayacağını; İslam'ın, Müslüman kişinin tüm hayatını -devlet işleri de dahil- düzenlediğini ve bu yüzden kendi dinlerini devlet işlerinden uzak tutamayacaklarını söylüyor.
Aslında burda Aziz Nesin'e katılmakla beraber, bu cümlelerin şeriatın önünü açabileceğini düşünüyorum. Nüfusunun yarısından fazlası müslüman olan bir ülkede, şeriat yancıları bu ifadelerle tehditlerine ve emellerine destek bulabilirler.

• Laik bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun devlete bağlı olarak çalışmaması gerektiğini düşünüyor. Yani eğer laik bir devletseniz ya Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum hiç olmayacak ya da tamamen özerk bir kurum olup bütçesini devletten -vergilerimizden- almayacak. Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesini oluşturan vergilerimizin içinde, genelev işçilerinin didine didine kazandıkları paradan ödedikleri vergilerin olduğunu ve kendi maaşlarını bu bütçeden olan imamların,müftülerin İslam dinini aşağıladıklarını ve yaptıklarının günah olduğunu düşünmektedir.
Fuhuşun ve zinanın haram olduğu bir dinde, yine fuhuş ve zinadan gelen paralarla maaşlarını almaları ne kadar doğrudur kendi dinlerine göre? Meçhul...

• İmamhatipten çıkan öğrencilerin devletin bütün kademelerine girmemesi gerektiğini ve ülkeye ne kadar imam lazımsa imamhatiplerde de o kadar öğrencinin olması gerektiğini söylüyor.

Gelelim "Atatürkçülük" kısmına. Aslında bu kısımda Aziz Nesin'in zamanla fikrinin değiştiğini gördüm. Kendisine ait iki sözü bırakıyorum buraya.

• "Açık seçik olarak yolum Atatürkçülük ilkelerine dayanır." Tanin (2 Mart 1961)
• "Her zaman söylüyorum; Atatürkçü, Kemalist değilim." (17 Ağustos 1993)

Evet, birbirine zıt iki cümle gibi duruyor. Ancak şunu gözden kaçırmamak gerekir. İki cümle arasında kocaman 32 yıl var. Bu 32 yıl içerisinde bir insanın herhangi bir düşüncesinde sabit fikirde kalması, doğru veya yanlış farketmeksizin düşünmüyor demektir. Peki bu 32 yıl içerisinde, düşüncelerini bu şekle getiren ne tür olaylar yaşamış olabilir? Hani sürekli "her dönemi kendi şartları içerisinde değerlendirmeliyiz" diyoruz ya, Aziz Nesin'i de kendi dönemi ve kendi şartları içerisinde değerlendirebilecek miyiz? Bakalım...

Yazılarında Atatürkçülüğe zarar veren önemli 2 kesimden bahsediyor. Birincisi; Atatürk'e ve yaptığı icraatlere saldırarak şeriatın tekrar getirilmesi için uğraş veren gerici yobazlar. İkincisi; (ki en tehlikelileri bunlardır diyor) Atatürkçülüğün arkasına sığınarak, Atatürkçülüğün yobazlığını yapanlar. Yani Atatürk'ü eleştirilemez bir konuma koyanlara da karşı, Atatürk'ün yaptığı olumlu icraatlere dahi saldırarak, kendilerince cihat yapan gerici yobazlara da karşı. İkincisini en tehlikelileri olarak görmesinin sebebi ise; birincisinin yaptığı, açık açık "şeriat istiyoruz" söylemlerine; Batı'ya karşı laik, Doğu'ya da Müslüman yüzünü göstererek ikiyüzlülük yapan dönemin makam sahiplerine karşı sessiz kalmaları. Atatürk'ü sadece havalimanı, hastane, okul vb gibi isimlerle yaşatmaları ama ilkeleri ve fikirleri uygulamaya gelince put gibi kalmaları. Ve sanırım bu tip Atatürkçü geçinenler yüzünden, ilkelerin yolundan gitse bile kendisinden "Atatürkçü" olarak bahsetmek istemiyor.

Aslında buraya kadarki Atatürkçülük hakkındaki fikirlerine katılıyorum diyebilirim. Ancak şu noktada Aziz Nesin'le ayrılıyoruz. Aziz Nesin şöyle diyor:
"Açıkça derim ki, Atatürkçülüğü yıkanlar, onun heykellerini yıkanlar, resimlerini yırtanlar değil, Atatürkçü geçinip de bu yurtta bir Atatürk'ü Koruma Yasası konulmasını gerektirenler, Atatürk'e saygıyı yasa zoru altına sokturanlardır." Tanin(2 Mart 1961)

5816 Sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu maddeleri nelermiş, bir de onlara bakalım:

1. Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

2. Birinci maddede yazılı suçlar, iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumî veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunulacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.

3. Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.

4. Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

5. Bu Kanunu Adalet Bakanı yürütür.

Nasıl ki insanların büyük bir çoğunluğunun sahiplendiği birtakım değerler varsa ( din gibi), Atatürk de yine birçoğumuzun sahiplendiği büyük bir değerdir. En önemlisi, ülkenin kurucusudur. Nasıl ki dini değerlere hakaret, aşağılama vs gibi durumlar suçsa ve bu dini değerler kanunla "koruma" altına alınmışsa; Atatürk gibi bir değer de pek tabi kanunla "koruma" altına alınabilir.
Ki kanunda da zorla saygı içerisine sokulduğunu düşünmüyorum. Maddelere baktığımda Atatürk'ü eleştiri hakkına engel koyan herhangi bir cümle göremiyorum. Kanun; hakareti eleştiri olarak kabul edenlere, bu lüksü vermiyor sadece. E bir zahmet kurucusu olduğu ülkenin vatandaşları da, Atatürk'e hakaret etme lüksünü elinde bulundurmasınlar.

Son olarak; Aziz Nesin'i hem dincilerin bir kısmının hem de atatürkçülerin bir kısmının neden sevmediğini bu kitapla çok daha iyi anladım. Yanlış fikirleri olduğunu düşündüğüm yerler oldu ama ideoloji veya herhangi bir doktrin fark etmeksizin cesurca eleştirebilen bir insan. Bu da Aziz Nesin'e karşı, her iki kesimden de eleştirileri kaldıramayan insanların saldıralarına yol açıyor haliyle.

Aziz Nesin'den 8 kitap okudum ama sanırım şimdiye kadar okuduklarım arasında onun fikir hayatını en iyi öğrendiğim kitap bu oldu. Diğer iyilerini bulana kadar, en iyisi bu. :)

İyi okumalar...