“Kalbimdeki umutsuzluk fazlasıyla çok, fazlasıyla derin

Ateş dolu sözlerimle dokunduğum insanlar dönüştürdü beni

Aynadaki ben miyim? Zalimce bakıyor gözleri

Haklıydım fakat ruhum artık kutuplardan bile serin


Takvimler akarken anlamı yok alarmın lanet sesi

Yeni bir beden ya da yeni bir deri

On beş dakika yetermiş, kimin umurunda yaşayan birinin sesi?

Ölüm kapımı çaldığında toprak altından dinleyecek her biri


Gölde atıyorum adımlarımı timsah gibi sinsi

Gökte kalan son yıldızım sanki

Karışıyorum hayata üstüm başım pek bir kirli

Tek başına solan bir laleyim sanki...”


(Kötü bir anımda beni sadece on beş dakika dinlemek isteyen eski bir dosta... Süreye bağlı kalanlara süresiz bir veda.)