Sevgili sivrisinekler,

ben sizin istediğiniz zaman emebileceğiniz istediğiniz zaman kulağımda vızır vızır dert anlatabileceğiniz bir köleniz ya da objeniz değilim. Çok hevesliyseniz cebinize eskort parası ve biraz da psikolog parası koyabilirim. Yeter ki beni emmeyin. Bana eski sevgilimi hatırlatıyorsunuz. O da aynen sizin yaptığınızı yapardı. Emerdi, sonra siktir olup giderdi birkaç saat sonra. Özellikle de ben uyurken bana dert anlatırdı. Sanki annelerini öldürmüşüm gibi davranıyorlar. Bir saniye... Yoksa o perdedeki midesinde larvalar olan sinek sizin...

Anneniz olduğunu nereden bilebilirdim ki tek söylediğiniz vız vız ve vız. Yine suçlu çıktım. Meğerse bütün bu saçmalıklar naif bir intikammış. Yine de umurumda değil. Elimde bir gazete kağıdı var ve sizinle savaşmaya yetecek kadar da gücüm. Gözümü kararttım. Savaşacağım. Ölmüş anneniz için.

Pardon, roller karıştı, son cümlemi siz söylemelisiniz sevgili sinekler. Ben kendime yeni bir slogan bulana kadar dişe diş, kana kan diyeceğim. Biliyorum, hiç çarpıcı olmadı bu cümle. Bir edebiyatçı olarak benden daha fazlasını beklemiştiniz. Üzgünüm. Ama hayatta her istediğimizi alamayız öyle değil mi?

Mesela ben bir slogan bulamıyorum, siz de annenizi geri getiremiyorsunuz. İşte bazen böyledir sinekler. Ben kaçıyorum. Beynim güzel renkler gösteriyor ve çiz diyor.