Aileme, alnıma, göğsüme, bacaklarıma ve kalçalarıma bulaşmış siyah bir lekeyim ben.

Kara bir leke.

Ne kadar yıkansam da temizlenemiyorum artık, içim çürüyor, ruhum balçıkla sıvanıyor. Hayat, müşterek bir fırsatsa, bir gün bize de bileklerimizi dikine kesme fırsatı sunar mı?

Bilmiyorum.

Üstümde günün elli ikinci müşterisi hırlıyor. Ter ve konyak kokuyor. Birazdan gözleri kapanacak, biliyorum.

Beş, dört, üç, iki, bir…

Ve perde kapanıyor. Beton yığını suratı gevşiyor, üstümden binaların kalktığını hissediyorum. Kirleniyorum, tekrar ve tekrar.

İnsanların en rahat yeridir yatakları… mezar oluyor bana o yataklar, çarşafları kendime kefen belliyorum. Müşteri pantolonunu giyiyor, bense tavanı izliyorum, gökyüzünü izler gibi… çünkü biliyorum, eğer baksaydım herhangi birinin gözlerine, sonları olurdum onların. Boktan gözlerinin gördüğü son şey benim gözlerim olurdu. Bu yüzden bakmadım hiçbirine. Ne onlara, ne de kendime.

Ben on yıl önce, bir daha hiç açmamak üzere kapattım gözlerimi…

Kapı kapanıyor, çıkıp gidiyor müşteri. Benden ne çaldığını bilmiyor, o ve yüzlercesi. Gerçek adımı çaldılar benden. Ruhumu, hayallerimi çaldılar. Çocuktum ben, on yıl önce büyüdüm.

Adım gece. Kulağıma fısıldadılar bu adı bana, on yıl önce…

Kapı tekrardan açılıyor. Elli üçüncü müşteri. Sigara ve viski kokuyor. ‘’Gel benimle, beraber bir hayat kuralım.’’ Diyor.

Bir fahişeye aşık olmaktansa kafana sık, diyemiyorum. Susuyoruz öylece. Bir sigara yakıyorum. Marlboro. Kahküllerimin dumana boğulduğunu hissediyorum. Benden çalınan hayatı bana geri vereceğini söylüyor, müşteri. Ona inanmıyorum. Onu öldürmek istiyorum. Çekmecemde duran Beretta ile beynini bu sperm, kan ve gözyaşı kaplı duvarlara akıtmak istiyorum.

Sussun istiyorum.

Bozuk bir plak gibi tekrar ediyor cümleler, sigaram bitmek üzere. Vücudum ağrıyor, tüm kemiklerim ve kaslarım… ruhum acıyor. Bakmıyorum gözlerine, bakarsam öldürürüm onu, biliyorum.

Ve kapı kapanıyor, perdelerin kapandığı gibi. Tok bir ses kalıyor ondan geriye, pes ediyor müşteri.

Temizlenmem gerekiyor. Lavaboya gidiyorum, aynaya bakıyorum. Sırtımı dönüyorum ona, morluklar ve çizikler karşılıyor beni.

Kanıyorum. Ruhum kanıyor.

Duşakabinin zeminine oturuyorum. Soğuk suyun vücudumu yalamasını, tenimi zımparalamasını hissediyorum.

Yaşadığımı hissettiğim tek an bu, gülümsüyorum. Gülümsemem kahkahalara dönüşüyor. Duşakabinin zemininde bir renk cümbüşü, gülümsüyor bana… bir palyaçoyum bu gece, çokça arsız…

Su kesiliyor, yalnızca on beş dakika. Yaşadığımı hissetmek için sadece on beş dakikaya sahibim. Tek varlığım bu, geride bıraktıklarım…

Ölüyorum yeniden. Islak vücudumu yatağın üstüne bırakıyorum, gökdelenin ellinci katından kendimi boşluğa bırakır gibi. Hayal ediyorum. Bir bina. Sarı, kırmızı ve yeşil var çokça. Yatağım ıslanıyor, gözyaşlarım selleri, seller fırtınaları doğuruyor. Tüm insanlığa gebeyim artık, geri dönüşüm yok. Evimi özlüyorum, annemi…

Elli dördüncü müşteri giriyor içeri.

Sarı ve kırık dişleriyle gülümsüyor bana, gözlerine bakıyorum. Çocukken gördüğüm kabuslara benziyor yüzü.

Onu öldürmek istiyorum, çocukluğumu öldürdüğüm gibi.

Çekmecemi açıyorum, silahıma bakıyorum. Evet, öldürebilirim onu, bitebilir bu kabus. Kurtulabiliriz yeniden. Afrika’ya gider, yeni bir hayat kurarız beraber. Her şey nasıl başladıysa, on yıl önce, o salı gecesinde… öyle de sonlanabilir, bu gece.

Gülümsüyorum.

Yıllar sonra gözlerine bakıyorum. Hayat doluyum, aşk dolu. Elleri belime dolanıyor, silahıma uzanıyorum. Otuz iki dişimi gösteriyorum ona. Esrar ve ter kokuyor. ‘’Reenkarnasyona inanır mısın, ben inanıyorum.’’ Diyorum ona. Namluyu boğazına dayıyorum. Soğuk, hissediyoruz. Ölümü hissediyorum!

Çok yakınımda, elleri belimde, birazdan kavuşacağız. Elimi tutuyor elli dördüncü müşteri, gözleri kan çanağı, görüyorum. Silahı alıyor. Namlu vücudumda geziyor. Boğazımda, göğüslerimde, karnımda, bacaklarımda… En sonunda duruyor alnımda. Soğuğu hissediyorum. Teslim oluyorum ölüme. Gözleri gözlerimde, gülümsüyorum. Çırılçıplağım, hayatıma soyunuyorum. Ölüm çok yakınımda, başım dönüyor. Elli dördüncü müşteri konuşuyor,

‘’Başka bir hayat varsa eğer bu evrende, doğmalıyız yeniden. Her gün tekrar tekrar ölmek için.’’