Bir tetikçi ile küçük bir kızın hikayesini anlatan bu filmi Luc Besson yazıp yönetmiştir. Oyuncu kadrosunda profesyonel bir tetikçiyi canlandıran Jean Reno, ailesini kaybettikten sonra tetikçinin himayesi altına giren 12 yaşındaki kızı canlandıran Natalie Portman, (kendisinin ilk filmidir) bir DEA ajanını canlandıran Gary Oldman ve tetikçimizin patronu olan mafyayı canlandıran Danny Aiello yer almaktadır. Film IMBD’nın yaptığı oylamada en iyi 250 film içinde 34. olmuştur. Fransa yapımı bir filmdir. Türkçeye ‘Léon; Sevginin Gücü’ şeklinde neden ve nasıl çevirildiğini anlamasam da, bugün bu iyi bir dramatik yapıya sahip olan Luc Besson başyapıtını inceleyeceğiz.
Léon, ABD’nin New York şehrinde yaşayan ve tetikçilik işleri yapan, sert ve hayatta katı kuralları olan bir adamdır. Hayatını tekdüze yaşar, rutinlerine çok bağlıdır. Modern dünyaya ayak uyduramayan bu karakterimiz, duygusuz bir adam haline gelmiştir. Robotlaşır, duygularından arınır. Bir seri katil için profesyonelleşir de diyebiliriz. O kadar stabil yaşar ki kendisini yanından hiç ayırmadığı bitkisine benzetir. Léon daha önce bir kadına aşık olmuşsa da kızın babası bu ilişkiye karşı çıkmış, Léon’u kabul etmemiştir. Sebep ise kızın zengin bir aileden gelmesi fakat Léon’un hiç de öyle bir geçmişi olmamasıdır. Sonuçta Léon, babasının mesleğini devam ettirmeye karar verir ve tetikçi olur. Bu iş onu mutlu etmese de yapmaya devam eder. Karakterimiz sık sık bir İtalyan restoranına gider, bu restoranın sahibi Léon’a iş veren Tony’dir. Restoranda geleneksel ve klasik motifler gözümüze çarpar. Léon da İtalyan asıllıdır, yani bu mekan onun için anavatanı sembolize eder. Kendisi hiçbir kökünün olmadığını söylese de bu mekan onun farketmediği bir köküdür. Sevgi görmemiş karakterimiz, Mathilda’yla tanışınca içinde bir yerlerde kendisinin bile unuttuğu ‘iyi’yi dışarı çıkaracaktır.
Mathilda, sorumsuz, pis işlerle uğraşan bir anne babanın kızıdır. Ailesiyle arası oldukça açıktır ve o yaşına kadar kimseden ilgi görmemiştir. Ablasıyla da arası anne babasıyla olduğu gibidir. Fakat küçük kardeşini çok sevmesinin yanı sıra, ona hem annelik hem babalık yaparak ebeveynlerinin rolünü üstlenir. Ailesi yüzünden kendi içine çekilen Mathilda, köşe başlarında sigara içmeye başlar. Yaşı küçük olsa da tavırları büyük bir insan gibidir. Daha sonra tüm ailesini kaybeder fakat sadece kardeşi için üzülür. İntikam hırsıyla dolar. Ailesini kaybettikten sonra Léon’un yanında kalmaya başlar. Bu robot gibi yaşayan soğukkanlı adamın hayatı Mathilda’nın gelmesiyle tepetaklak olur. Mathilda’nın onda kaldığı gecenin sabahı kızı göndermek için hemen işe koyulur. Fakat Mathilda, bir şekilde onu ikna eder ve hatta şöyle der; ‘Eğer beni kapının önüne koyarsan, o kapıdan hiç almamış sayılacaksın.’ Zamanla Mathilda, hiç kimseden görmediği ilgiyi Léon’dan görmeye başlar. Bu durum Léon için de geçerlidir. (Burada bir parantez açmak isterim; bu film bazı kesimlerin iddia ettiği üzere pedofili içermez. Böyle düşünenler varsa filmi daha dikkatli izlemelerini ve farklı pencerelerden bakmalarını öneririm. Mathilda’nın Léon’a hissettiği duygular bizim bildiğimiz aşk değil, hiç sevgi görmemiş bir çocuğun ilgi karşısında verdiği duygusal tepkidir.) Mathilda Léon’a okuma yazma öğretir ve ondan kendisine tetikçiliği öğretmesini ister. Léon tek çalışmak istediğini söylese de Mathilda onu yine ikna etmeyi başarır. Leon bir baba gibi Mathilda’ya işini öğretmeye başlar. Beraber silah söküp takarlar, plastik mermilerle atış talimi yaparlar. Hayatlarında hiç sevgi görmemiş Leon ve Mathilda birbirlerini tamamlarlar. Film aslında bir seri katilin dahi duyguları olabileceğini anlatır. Mathilda, Léon’un içinde bir yerlerde saklanmış sevgiyi ortaya çıkarır. Öyle ki hayatını tek kelime cevaplarla devam ettiren Léon Mathilda’yla beraber duygularını söylemeye başlar. Konuşmayı ilk defa hayatta kalmak dışında bir amaç için kullanır. Hayatın savaşmaktan, birilerinden kaçmaktan ve işinden ibaret olmadığını anlar Léon. İki karakterimiz birbirlerini değiştirir ve tamamlarlar. Bir kiralık katil ve küçük bir kız çok farklı karakterler gibi gözükse de esasında ne kadar aynı olduklarını görürüz. Çünkü bir kiralık katilin de küçük bir kızın da ortak bir ihtiyacı vardır; sevgi. Ayrıca film oldukça harika bir finale sahiptir. Filmin müziği ‘Shape of my heart’ ı dinlemeyenler varsa da hemen dinlemelerini ve filmi izlemeyenlere hemen izlemelerini öneririm.
‘’Yalnızca çiçekler ve ağaçlar kurumaz, insanlar da kurur Mathilda.’’
‘’Bak Mathilda, insanlar için gözlerini feda etsen zaten kördü derler.’’
‘’-Hayat hep böyle zor mudur yoksa sadece çocukken mi böyledir?
-Hep böyledir.’’
"Mutlu olmakla mutsuz olmanın arasında bir yerde kaybolup gitmekten korkuyorum.’’
‘’Uyku umurumda değil Leon, ben aşk istiyorum ya da ölüm.’’