Efsaneye göre, Tanrı topraktan önce kadın ve erkeği yarattı. Kadının adı Lilith, erkeğin adı Âdem oldu. Havva, Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmadan önce, Âdemle aynı anda ve onunla eşit koşullarda bir kadın yaratıldı, bu kadın da Lilith’ti. Tanrı'nın yarattığı ve insanlığın ilk çifti olan Âdem ile Lilith, mutlu mesut yaşasınlar diye cennete yerleştirildiler ama bir türlü mutlu olamadılar. Lilith, Âdem’e aynı anda, aynı topraktan geldiklerini ve eşit olduklarını söylerken, Âdem’in isteklerini yerine getirmiyordu. Âdem de ısrarla Lilith ile birlikte olmayı istiyordu. Âdem kendisini bağışlayan, bereketli bir gökyüzüne benzetirken, Lilith’i de ürün veren, meyve veren bir toprağa benzetiyordu. Birlikte yaşayamayacaklarına karar veren Lilith, Tanrı'nın asla söylenmemesi gereken ismini söyleyerek göğe yükselir. Böylece cennetten ve tüm nimetlerinden vazgeçmiş olup, dışlanmışların arasına katılır, şeytandan ve cinlerden çocukları olur. Bu arada Âdem, yalnızlığa dayanamayıp Tanrıya yalvararak Lilith’i geri getirmesini söyler. Tanrı, Lilith’i ikna etmeleri için üç meleğini görevlendirir ve geri dönmesini sağlamayı, aksi takdirde her gün yüz çocuğunun öleceğini söylemelerini ister. Lilith, bu tehdite rağmen asla geri dönmeyeceğini söyler ve gittiği yerde kalmaya devam eder.

Tehdit, gerçeğe döner. Lilith, bir bir çocuklarını kaybetmeye başlar. Çocuklarını kaybeden Lilith, bu acıyla, o andan itibaren tüm hamile ve yeni doğum yapmış kadınların ve bebeklerin baş düşmanı olacağına dair yemin eder. Erkek çocuklarının ilk sekiz gün içerisinde, kız çocuklarının ise ilk yirmi günde canlarını alacaktır. Lilith, artık tamamen kötülerin tarafında (bence şeytan olmaya, tabiri caizse) olmaya başlamıştır.

Bunun üzerine Tanrı, Âdem’in kaburga kemiklerinden Havva’yı, yani ikinci eşini yaratır. Havva, erkeğinin bir parçasından yaratıldığından Âdem’e tâbi olur ve ne yaptıklarına ne de söylediklerine asla ve asla karşı çıkmaz. İnanışa göre, dişi bir şeytan, bir ifrit haline dönüşen Lilith, hava karardıktan sonra yeni doğum yapmış kadınların evlerine girerek bebeklerini boğarmış. Birçok kültürde, loğusa kadınların yalnız bırakılmaması, albastı ya da karabasana (-ki bunlarda Lilith’in başka halleridir, kılık değiştirmiş gibi düşünülebilir) karşı önlem alarak, yastıklarının altında bıçak veya makas bulundurulması, kendilerine ve bebeklerine tılsımlar, muskalar takılması, bu inançtan günümüze kadar gelen ve kalan bir alışkanlıktır.




Lilith'in Mitolojisi


Gılgamış Destanı, Kabala, Talmud, Ölü Deniz Tomarları gibi metinlerde Lilith’in adı geçer. Lilith, tek Tanrılı dinlerden çok önceye yani Mezopotamya uygarlıklarına kadar dayanıyor. Antik Mezopotamya’daki Lilith’in kökenleri Sümerlilere kadar uzanıyor. Sümerliler, rüzgar ve fırtına şeytanı Lilith ile Babil dişi şeytanları Lilitular’ın sembolizmleriyle ilişkili olan Lilith, yeni ismiyle birlikte Yahudilik içerisinde Adem’in ilk eşi olarak ortaya çıkmış. Sümer kabartmalarında tasvir edilen Lilith, cinsellik, bereket ve savaş Tanrıçası İnanna tasvirleriyle de benzerlik gösterir. Yahudilerin Tevrat’ında önce sözlü olarak, sonrasında yazıya dökülen ikinci bölüm olan ‘’Talmud’’da geçiyor. Kabala’da da ondan, yani Lilith’ten bahsedilir (ki aslında Dünya’nın Lilith ile tanışması da Kabalacı araştırmacılar sayesinde olur). Lilith’in tarihteki rolü, uzunca bir süre erkekleri baştan çıkaran, kadın ve çocukları hedef alan dişi bir şeytan olarak belirlenmiştir. Yahudi mistisizmine göre de, Tanrıya başkaldırmış bir ‘’Dişi Şeytan’’ dır. Lilith adı İbranice ‘’Laila’’ kelimesiyle bağdaştırılır ve ‘’Gece Hayaleti’’ anlamına gelir. En çok mor rengi seven ve hep mor giyinen, başına buyruk, uzun dalgalı ve kızıl saçları olan, beyaz tenli, kehribardan zümrüte çalan gözleriyle, baştan çıkarıcı bir kadındı. 

Bu güzelliği ile birçok erkeği baştan çıkarır, tohumlarına sahip olur ve çocuklarını doğurur. Bu nedenle de tarihteki diğer adı da ‘’Tohum Hırsızı’’ dır.