gözlerin güzel değil

kaşlarının altında kaybolan

o gölgeye sığınan gözlerin

fani bir renk

acı kahve


tenin güzel değil

deri yırtıklarıyla dolu vücudun

nil nehrinin karaya sızdığı 

küçük suyollarını andıran yırtıklar

her biri cayır cayır yakan

mikroplu sular


saçların güzel değil

bir keşmekeş

bukle bukle

ama sen onlarla nasıl ilgileneceğini

bilmiyorsun

sen hiçbir şeyle nasıl ilgilenilir,

bilmiyorsun


senin adın bile güzel değil

ahenksiz

kulak tırmalayan

bir avuç harf


ama sen

bütün bu sıradanlığın

dünyeviliğin

olağanlığın içinde sen


ama sen

eter gibi süzülen sen

ruhani, göksel

hafif ve ince


ama sen

tüm bu sıradanlığın içinde

ardında bir ışıkla 

yarı saydam

sanki ışığı içinden çıkarır gibi

göğsünde bin güneş yetiştirir gibi


ama sen

çok tanıdık

çok yabancı

ve

her şeyi düşünerek

her şeyi hesaba katarak

çok ölümcül

zehir gibi sen


sıradan her şeyin içinde

sıradanlıktan çok uzak olan sen

bir koleksiyonerin en değerlisi

her müzenin en nadide parçası


harmanken çirkin olan her şeyle

yine de bütününde

her şeyi örtbas ederek

çok güzel olan sen

lokman ruhundan hallice sen