Sorunlu bir ailede büyüyen ünlü besteci ve sanatkar Ludwig van Beethoven yeteneğini, küçük yaşlardayken tanıştığı Mozart'a da kanıtlıyor. Öyle ki Mozart Beethoven'ı dinler dinlemez "Bu çocuğa iyi bakın. Gün gelecek bütün dünya onu tanıyacak." diyor. Böylesine üstün yeteneğe sahip olan Beethoven, hayatta hep zorluklarla karşılaşmasına rağmen sanatına her zaman sımsıkı sarılmıştır.

Başta da bahsettiğim gibi sorunlu ve kalabalık bir ailede büyüyen sanatçı, evde sürekli olan gürültüden mi bilinmez, kulaklarında işitme sorunu olduğunu anlamaya başlar. Uğultular ve çınlamalarla başlayan bu süreç iyice dayanılmaz hale gelir. Bu süreç onu yıldırmaz. Yıllarca üzerinde çalıştığı notaları birleştirip tamamlamak isterken kulakları tamamen duymaz hale gelir.

Ama Beethoven öyle bir dehadır ki kulağını piyanosunun üstüne koyar ve titreşimlerin onda yarattığı his ile 9. senfoniyi tamamlar.

Okuduğum bilgilere göre Beethoven, dişlerinin arasından çıkarttığı çubuğu piyanosuna dayayarak da titreşimlerden faydalanırmış.

Beethoven'ın işitme engelliyken 9. senfonisini tamamlayabilmesi onun üstün bir müzik zekasına sahip olduğunu kanıtlar nitelikte.

Bu yaşam öyküsünden edindiğimiz tecrübeye göre müzik, bizim bildiğimizin çok daha ötesinde yani tamamen hissiyat, tamamen duygu ve arzu.

Peki ya yetenek gerektirmez mi? Vazgeçilmiş, üstüne bir şey eklenmemiş ve kendini geliştirmemiş bir yetenek Beethoven'a ne katacaktı?

İşitme engelliyim düşüncesiyle müziği bırakan bir insan olsaydı ancak Mozart'ı haksız çıkaran bir çocuk olarak kalacak ve bizi eşsiz sanatından mahrum kılacaktı. Yani Beethoven'ın dünyaca tanınan bir sanatçı olması onun müziğe olan tutkusu ve inancından kaynaklıdır. Tutkumuzu ve inancımızı kaybetmememiz dileğiyle...