Düşünüyorum yalnızca başka bir çare olmadığı için belki de. Düşündükçe var ettiğimi sanarken kendimi, var edildiğimizi yahut kendimizi var ettiğimizi nasıl anlayabileceğimizi düşünüyorum. Peki gerçekten önemli mi bu? Varolduğumuzu anlamak, anlamaya çalışmak. Eğer bu konu önemli değilse önemli olan ne peki? Hayattaki maddesel dertlerimiz mi? Belki de evet! Kendimizi bu maddesel ortamdan dışlayabilmemiz mümkün mü? Kendimiz de maddesel isek ve etrafımızı maddeselliğiyle kavrabiliyorsak neden bu maddeselliği dışlayalım? Maddesellik, üzerine çok kafa yorulmasının küçümsendiği bir konu olmasına rağmen gayet de kayda değer bir konu. Varolmamız da maddeselliğin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Maddeselliği red veya kabul etmemizden bağımsız lakin maddeselliğin itici güçte olduğu bir varoluş mümkün.


Maddesel dertler, maddesel ölümler yahut maddesel yaşam kandırmacası... Bulantı uyandırıyor içimde hepsi. Her şeyin maddeselliğin itici gücüyle oluşma düşüncesi bıktırıyor yaşamın kendisinden, bunaltıcı anlamsızlığa sürüklüyor. Ruhsal bıkkınlığın dahi maddesel anlamsızlıktan gelmesi, maddeselliğin önemsiz zorunluluğunu vurguluyor. İstemsiz (nedeni olan ama kendimi nedensiz olduğuna inandırdığım istemsiz) bir isyan beliriyor sanki beynimde. Maddesel yahut ruhsal anlam ifade etmeyen isyan, anlamsızlığın nedeni anlam ifade etmiyor. Ve maddeselliğe bırakıyorsun kendini, sürüklenmeye başlıyorsun nedenini önemsemeden, anlamı kale almadan sadece sürükleniyor teslim oluyorsun maddeselliğin ta kendisine.