Sararmış yaprakların doldurduğu
asırlık ağaçların ve parke taşlarının dizildiği
kesilmiş, biçimsiz kütüklerin soğukluğuyla
mahcup bir yalnızlığa mahkum edildik
kır evlerinde.
Şehrin dört bir tarafından seçilen camilerin avlularında
kentlerin varoşlarında,
sıcak kelimeler döküldü göğsümüzden
sıcak kelimeler boşaldı
etin sıcak tadından süzülüp temiz
nevresimlerin ürpertici soğukluğuna.
Günü hep eşiğinde yakalardık
göz dalmalarının dekoru buğulu camlarla.
Gözümüzün dalışı yılgınlığa bir seyir sanılmasın
suskunluğumuz bir biley taşı çünkü.
öfkemizi bileyen, dövüşme özlemimizi perçinleyen
kalabalıklaşmak için yalnızlığımızı çoğaltan bir
sabır taşı.
Kuduz hayvanların ağzında,
çağlayanların düştüğü yerdeki köpük
bir işarettir bazı zamanlar
yeniden yaratılmanın gümbürtüsüne
o köpük
birer artıktır her zaman
eskiyi unutmayalım diye yanı başımızdan ayrılmayan.
Yaşamanın ve direnmenin sert köşelerinden
kelimeler dökülüyor
üç adımlık odamızın orta yerine
küçük rahatlara kaçak
iğreti bencillik kokusuna tıkanık gözlerimiz
bir babanın koltuğa gömülmüş sessizliğiyle
varlığımızı beziyor
ama içimizdeki çocuğun şenliğini kim bastırabilir?
mahcup yalnızlığımız varsın acındırsın benliğimizi kuru kalabalıklar önünde
yalnızlık bizim için
direnmenin ön koşulu değil mi?
Celali
2021-12-03T00:25:12+03:00Çok teşekkür ederim
Mısra Ergök
2021-12-02T23:43:53+03:00Yalnızlık bizim için direnmenin en büyük koşulu değil mi? bitiş gerçekten çok güzeldi… Şiirin bütünü de öyle.
Rana Sezgin
2021-12-02T23:26:01+03:00Son bendi o kadar beğendim ki! Kaleminize sağlık.🌾
Celali
2021-12-02T23:04:30+03:00Yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Hilmi Bedrioğlu
2021-12-02T22:24:03+03:00Çok iyi bir şiir. Tebrik ederim.