Ruhuma anlam katabilmek adına cehaletle cebelleştiğim senelerin karşısında kimliğime dair bir ipucu ararken zihnimdeki binlerce tohumun, ilham vermek adına filizlendiğini gördüm.
Bu cıvıltılı renk şöleni solmadan, kalemimin ucunda kurumak üzere olan mürekkebi sulayarak içimde biriken ve beni zehirleyen mide bulantısını akıtmaya karar verdim.
Zihnimi cam kırıntısı gibi parçalara ayıran dev bir mahkeme salonunda yargılanırken, hâkim tokmağı her masaya vurduğunda suratımda tatsız bir acı yankılandı.
Geçmişin kininden doğan patavatsız tavırlarım,
savcıya kanlı bir savaş açıyor adeta.
Çünkü yargılanırken sorguluyorum.
Toplum dev bir apartmanın içindeki odalara sığınan karınca ordusu gibi.
Saygının yitirildiği, koşulların dayatıldığı, sevgiden yoksun bir toplumda sorgunun gerçeğiyle yüzleştim.
Koşullanmış kalıpları aşmak ve öteye varmak hataymışçasına inançlarımızla, siyasi görüşlerimizle, kişiliğimizle bir odaya tıkılıp sınıflandırılmaya maruz kalıyoruz.
Her birimiz bir kelimenin, bir örgütün ve bir inanç sisteminin kurbanı olup onların altına sığınıyoruz.
Hakiki özgürlük, ışığın bile reddettiği dört duvar arasından kaçmayı başardığımız anda gelen bağımsızlık duygusudur.
Kurallara, fikirlere, şartlara, metotlara ve kişiye muhtaç olmama durumudur.
Seni bütünleyen şeyin dayatılan baskılardan ibaret olmadığını idrak edebilmektir.
Sıcak bir yaz akşamında birkaç çocuğun bisiklet sürerken yanından sayısız katillerin geçtiği bir coğrafyada hukukun yetersizliği sorgulanmıyor.
Bizler zıt görüşe karşın kendi doğrularımızı baskıcı bir ifadeyle empoze eden bir topluluğuz.
Bir kadının giydiği kumaş parçasından ahlaki değerlerini ölçüp terbiye ve namus aşılayan bir toplumuz.
Tartışıp uzlaşmak kadar nahif bir çözüm varken, tanrılaşma küstahlığında bulunup canından almayı sonuç kılan birçok zihniyet yoksunu insanlarla yeni bir güne gözlerimizi açıyoruz.
Ana rahimden çıkıp, kâinatta bir birey olma yolunda ilerlerken neden dünyaya merhaba dediğimizi sorgulamıyoruz.
Yüzyıllar içinde sağırlaşan, körleşen yaşlı bir zihniyete sahip olduk, yüceltilen unsurların seçimlerini sorgulamadan itaat eden bir toplum olduk.
Elimizde "neden" gibi güçlü bir soru kozumuz varken hem de.
Ekonomi, hukuk, eğitim anlamında yetersiz olduğumuz konuları eleştirerek o noktayı düzeltmek veya tepkimizi beyan edip, bağımsızlığı ilan etmek yerine kadere boyun eğer gibi boş vermeyi tercih ediyoruz.
Asırlar boyunca yeryüzü değişti, bilim ve sanat gelişti...
fakat kafamızın içi hep aynı kaldı.
Çünkü 21. yüzyılda yetişen ancak zihniyet bakımından bin yıl geriye ait toplulukla bitmek bilmeyen bir barış davası içerisindeyiz.
Bu mahkemede insanlık ne zaman sorgulamaya başlayacak?
Buraya sahte bir tebessüm bırakıyorum.
S e l i n🌙
2021-03-05T12:22:27+03:00Teşekkür ederim canım dostumm, seni çok seviyorumm 🌸
İlayda bozkurt
2021-03-04T22:19:41+03:00Güzel bir çalışma geliştireceğiz bir çok yônü var iyi bir gelecek vadadiyorsun tebrikler
S e l i n🌙
2021-03-04T01:00:58+03:00Çok teşekkür ederim, ben yazdıklarımı pek beğenmiyorum fakat beni anlamanız yetiyor. eksik olmayınn🌸
Dilber
2021-03-04T00:43:13+03:00Yüreğinize ve ellerinize sağlık. Önemli bir konuyu ele almışsınız. Çok beğendim🌸
S e l i n🌙
2021-03-03T22:28:16+03:00Teşekkür ederim yorumun için, bağımsızlığı kendimce anlatmak istedim. Sorgulamaktan, konuşmaktan ve üretmekten vazgeçmiş bir topluma gerçeği vurmak istedim.
Beni anlayan insanların olması çok hoş⚘
nisa
2021-03-03T22:14:04+03:00çok değerli bir şeyi konu almışsınız. günümüzde insanlar farklı fikirlerle düzgün tartışmalar içine giremiyor. günümüzde insanlar sorgulamadan bağlanıyor.
kaleminize sağlık! ✨
S e l i n🌙
2021-03-03T22:10:18+03:00Evet keşke kendimizi sorgulasak.
nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi...
Neslihan Kızıl
2021-03-03T21:24:51+03:00"Elimizde "neden" gibi güçlü bir soru kozumuz varken hem de." Değil mi... Keşke dönüp ellerimize, kendimize bir baksak.