Kırık parmaklarımı tutan kalemler de biliyor. 

Kaynamıyor kemiğim. 

Bütünleşmiyor gövdem. 

Tutunup sallanamıyorum zamandan aşağı. 

Görevinde de alaşağı edilmiş hücrelerim

Var benim

Yok da benim

Kara deliklerin sureti miyim?

Neyim?


Boğmaya uzanan ellerin karşısında

Ben de varım.

Gırtlaklardayım.

Kırdıkları kalem kadar da yokum.

Oysa kendinin imhası,

İnşasından daha zor değil.

Yok benim diye de var olmamak elde mi?

O da değil.


Belki bir cezaevininkinden daha aciz hücrelerim

Bu çatının da sütü kesildi kesilecekken

Müebbedi vadetmiyor henüz,

Hiçbiri.

Oranın yalnızlıktan kokuşmuş duvarlarının bile 

Söyleyecekleri var.

Bu takırtılar 

Bu üç tık sesi bir merhaba.


Noktasız bir fermanın son sözü gibiyim.

Bu da son devamsızlık hakkım.

Orada keskin satırlar 

Dökemedikleri her kan için bileniyorlar

Satırlarca yazılacak olan

Sırada benim sonum var

Neyim oldu ki

Neyim olsun çalacak bir cenaze marşı 

Maktulleri cennetinden kovduran elma mıyım?

Neyim?

Bak son gövde gösterisini uçuruyor başım.