Suat’ın sayabildiği kadarıyla 21 masa vardı bu parkta. Diğer parklara nazaran büyük fakat çalışanı azdı. Genç, güzel ve kendinden emin bir kadın parkın en yeni, dikkat çeken çalışanıydı Suat’ın gözünde. Günlerdir göz göze gelme umuduyla bu parkta saatlerini geçiren Suat, rutinin dışına çıkan şeyler fark etmişti. Genç kadın bugüne dek yapmadığı kadar makyaj yapmıştı. Bu makyajın yoğunluğu gözlerinde toplanmış, Suat’ın dikkatini çekmeyi başarmıştı. İlk görüşte hükmünü vermişti Suat; kendisinden önce birisi ona açılmış, o kabul etmiş ve sevgili olmuşlardı. Bugün de onların ilk günü, iş çıkışında buluşacak ve onun için süslendiği kanaatindeydi. Dünyası başına yıkılmıştı, yıllarca ailesi dahil herkes ona kalbinin kuruduğuna inandırmıştı. Hiç kimseyi sevmemişti. Ama bu genç kadında o tüm yılların heyecanı, isteği birleşmiş, yerinde duramaz hale gelmişti. Son 8 gündür -genç kadını gördü göreli- 24 yıldır yaşamadığı duyguları yaşamış, mutluluktan zıplayarak yürür hale gelmişti. Hiç sevmediği yemekleri iştahla yemeye başlamış, sevmediği insanlara selam vermeye başlamıştı. Hatta fırından ekmek üstü paralarını almayı da bırakmıştı Suat. Gecesi gündüzü o genç kadın olmuştu. Şimdi ne yapacaktı, yıllarca anlam bulamamış hayatından tam vazgeçeceği anda bu kadın karşısına çıkmış, hayatı anlamlı hale gelmeye başlamıştı. Peki ya bu makyaj da neyin nesiydi. Kalbinin kuruluğuna can suyu veren, neşe ve gülüşler saçan kadın, kökten kalbini yerinden alıyor gibiydi. Yüreği artık o parkta durmaya dayanamaz hale gelmişti. Can havliyle otogara koştu, nereye gittiğini bile bilmeden, ilk otobüse binerek şehirden uzaklaştı. Suat’ın intihar haberinin geldiği gün öğrendim, o genç kadının o gün makyaj yapma nedenini. Önceki gece, yıldızların ve sokak lambalarının birbirine yakıştığı bir manzarada, kapısını kitlediği balkonda, tek başına sabaha kadar hıçkırarak ağladığını. O gözlerinin şişliğini ancak o makyaj kapatırdı.