Türk Dünyasında Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği dönemlerinde dil, eğitim, kültür ve din odaklı bir mankurtlaştırma politikası yürütülmüştür. Bu politika hem sosyal hem de sanatsal anlamda birtakım değişiklikler ortaya çıkarmıştır. Dönemin aydınları bu değişiklikleri ve mankurtlaşma durumunu devrin şartları itibari ile ancak simgeler yoluyla anlatmaya çalışmışlardır. Özellikle Sovyet dönemi Türk romanında sıkça karşımıza çıkan iki insan tipi vardır. Bunlardan ilki Mankurt, diğeri ise Közkaman tipidir. Peki mankurt ya da mankurtlaşmak nedir ve nasıl uygulanmıştır? Şimdi bu soruların cevabına bir ışık tutmaya çalışacağım.


Mankurt: Kayıp Gerçek

Öncelikle mankurt tipinin ne anlama geldiğini, neyi ifade ettiğini izah etmek gereklidir. Mankurt: özüne yabancılaşmış, ötekileşmiş ve milli kimliğini kaybetmiş yahut milli kimliğini umursamayan, gerçeğini kaybeden insan tipine verilen addır. İlk olarak Kırgız Türklerinin meşhur Manas Destanı'nda geçen bu tip, Cengiz Aytmatov tarafından literatüre kazandırılmıştır. O bu durumun trajedisini yaşamış bir insan olarak “Gün Olur Asra Bedel”, “Beyaz Gemi”, gibi eserlerinde mankurt karakterini ele alarak mankurtlaştırmanın önünü almak, engellemek, insanları uyandırmak istemiştir.


Eski Türk, Kazak ve Kırgız destanlarından edinilen bilgi ve Orta Asya mitlerine göre Mankurt, Orta Asya halkları arasında oldukça yaygın bir işkence ve zihin kontrolü yöntemiydi.


Bir insanı mankurt yapmak istediklerinde:

  1. Kişinin kafası (saçları) kazınır,
  2. Kafasına devenin boyun derisi iyice gerdirilerek geçirilir,
  3. Kafasında deve derisi geçirilen kişi sıcak çölde güneş altında birkaç gün bekletilirdi.


Daha sonra sıcak sebebiyle deve derisi büzülerek kafaya iyice yapışır. Deve derisiyle kafa derisi birleşmeye başlayınca kazınan saçlar uzamaya başlar. Ancak saç oldukça sert olan deve derisini delemeyince dışa doğru değil içe doğru uzar. Deve derisinin yaptığı baskı ve kafa tasını delen saçlar yüzünden kişi büyük acılar çeker. Bütün bu acılara dayanamayan kişi bir vakit sonra hafızasını yitirir, adeta bir kukla haline döner. Bu nedenlerle Mankurt, sahibi ne emrederse ona itaat eder.


“Mankurt” olmak için deve derisi şart değildir. Geçmişine, kültürüne, kendi köklerine sırt çeviren bireyler, Cengiz Aytmatov ve pek çok yazarın anlatılarında birer mankurt olarak karşımıza çıkar. Teslimiyetçilik, kimlik kaybı, yabancılaşma ve bir rejime, ideolojiye yahut düşünceye körü körüne bağlanma durumu da “Mankurt” tipini ifade eder.


Dönemin kırılgan şartları düşünüldüğünde ve ideolojik köleleştirme durumu göz önüne alındığında Türk halklarının yaşamış olduğu bellek tahribatı apaçık ortaya çıkmaktadır. Mankurt tipinin modern zamanda yaşayan örneği ise Kazakistan’ın tanınmış halk bilimcilerinden Rahmankul Berdibayev’in literatüre kazandırdığı “közkaman” tipidir.


Közkaman/lık: Özden Kopuş

“Közkaman” tipini Türk dünyasının bulunduğu buhranlı süreçleri de göz önünde bulundurarak ele alırsak daha rahat açıklanabilir. Şöyle ki, Çarlık Rusya ve Sovyetler Birliği temelde Türkleri birbirinden ayırmak düşüncesi içerisindeydi. Dolayısıyla kardeşi kardeşe kırdırmak, iç isyan çıkartmak yahut “köstebek” yetiştirmek gibi çeşitli siyasi ve sosyal hamlelerde bulunmuştur. Bunun sonucu olarak Türk dünyasında bütüncül bir birlik sağlanamamıştır.


“Mankurt” kadar geniş bir kullanım alanına ulaşmayan “Közkaman” terimi, “Mankurt” kavramında olduğu gibi Manas destanından alınmış, edebi ve siyasi bir terminoloji haline gelmiştir. Destanın “Közkaman” adlı bölümünde görülen Manas’ın amcasıdır. Halkına ve liderlerine yani Manas’a bilinçli bir biçimde ihanet eder. Esasen destanda közkaman tipinin ne olduğu açıkça ifade edilmişse de yeterli değildir. Közkaman; bilerek ve isteyerek kendi halkına ihanet eden, ontolojik bir yabancılaşma içinde bulunan, öteki diye tabir edilen ve kimlik yitimi ile karşı karşıya kalan, kendi çıkarlarını düşünen kişilere denir.


Közkaman terimini ilk kez Rahmankul Berdibayev “Baykal’dan Balkan’a” adlı eserinde ele alır. Ona göre közkamanlık ruhu, her an dirilmeye hazır bir vaziyette beklemektedir. Esasen Türk toplumlarına şöyle bir bakıldığında ve toplumdaki kültürel birtakım bozulmalar yahut kopmalar incelendiğinde bu kanının ne kadar doğru ve korkutucu olduğu gerçeği anlaşılacaktır.


Közkaman terimi, ihanet kavramı ile aynı anlamda kullanılmıştır. Buradaki ihanet, kişinin kendine, halkına/milletine yani özüne ihaneti şeklinde algılanabilir. Çıkarları doğrultusunda hareket eden közkaman, gücün yanında saf tutarak halkına yüz çevirir. Örneğin bir askerin savaş esnasında kendi kanına sırt çevirip düşman adına savaşması halkına ihanet ettiği gerçeğiyle bizleri karşı karşıya bırakır. Bu ve bunun gibi pek çok unsur Türk dünyasında kendini gösterir. Dönemin aydınları bu sebeplerden ötürü çok aktif bir tutum sergileyememişlerdir.


Son olarak Közkaman karakterinin özellikleri şu şekilde maddeleştirilebilir:

  1. Kendi dili yerine ikincil bir dil kullanır,
  2. Öz kültüründen koparak yabancı kültürü benimser,
  3. Gelenek ve göreneklerini terk eder,
  4. Adını, milletini, hatta dinini değiştirir,
  5. Tarihi gerçeklerden uzaklaşarak milli tarihi yok sayar,
  6. Eylemleriyle kendi halkına karşı durarak düşmanlarıyla birlikte hareket eder.


Yukarıda bahsedilen bu iki kavram birbirine benziyor gözükse de karıştırılmamalıdır. Mankurt ile Közkaman arasındaki fark ilkinin bilincini yitirmesi ve asimile olması, ikincisinin ise bilinçli ve kasıtlı hareket, ihanet etmesidir.




KAYNAKÇA;

Türk Dünyası Çağdaş Edebiyatları, Kesit Yayınları, İlgili Maddeler.