Kahırlarla dolu bir coğrafyada
mülkiyet sevdası güden
varlıklı ama bir o kadar da fakirce,
öyle gelmiş öyle gidecek mekanikliğiyle
ve herkesi kendisine benzeten normlarıyla
onlara aldırış etmeden korkusuz bir şekilde
aralarında hiç sekmeden mevcudiyetimle
ben mağarama çekildim.
İçi boş kof yığınların arasından
usulca ayıkladım kendimi
seslerine hiç ayna olmadan kaçındım, taşındım ve taşıdım kendi kendimi
sırtımda.
Bir kambur gibi taşıdığım,
varoluş kaygılarımın hazinliğini
bir nokta kadar dürüstlük erdemliğinde
inzivaya çekilerek biraz da Tanrı'dan beslendim.
Bana tuttukları aynalarında
kendilerini görmeyince debelendiler
ve nihayetinde beni iteklediler.
Onlarla otursaydım,
onlara benzeyecektim.
Bu yüzden feragat ettim onlardan
ve ben kendime doğru göç ettim.
"Her şeye karşı" olarak damgalandım;
oysa hiç dinlenmedim can kulağıyla
ve hiç bir gömlek satın almadım
onların betim benzin atan çarşılarında.
İnsan ancak yalnızken kendisidir;
bunu geç de olsa anladım,
sabahı geç doğum yapan gecelerde.
Kendilerinden kaçınanların zulmüyle kendilerine göç eden toplulukların diasporasıyla
gördüm azınlıkların kardeşliğini
ve her cephede habis tutmuş namussuzların
bir gazete binası önünde
tüm insancıl okullarından kovgun
vaatleri soygun demagogların
insanlığı solgun hal hareketlerini de.
Yalnız değil tek başınayım, dedim;
bir ayaküstü sohbetin cızlamında ve
-kalabalıklar insanı örten bir gazete-
okunmak için değil manşetler halinde
dirilerin yüzüne inen bir perdeyken de
ben en nihayetinde dünyaya yalnızlığımı ilan ettim.
Serdar Akman
2021-07-06T15:24:23+03:00@berayişeyda çok teşekkür ederim. Bazıları bakar sen ise görmüşsün.