Yapamadı Martı.

Martı tutunamadı.

Martı düştü.

Ne de güzel temizlemişti oysa her yerini, sırası mıydı çamura bulanmanın, sırası mıydı kanatlarının tekrar kırılmasının...

Güçten kesildi kanatlarını o halde tekrar görünce, kaybetti umudunu, uzanmaya devam etti çamura.

Ne uçacak gücü vardı artık ne de uçmaya isteği…

Gökyüzünün, güneşin, özgürlüğün, denizin, doğanın ortak hediyesi olan kanatlarını kullanamamıştı.

Tam öğrenmişti, tam oldu demişti, hah, uçuyorum, uçuyorum demişti.

Yalpaladı önce, dengesini kaybetti ama başa çıkabildi.

Sonra bir daha yalpaladı, bu biraz yordu onu ama yine de devam etti.

Ardından bir rüzgar, bir fırtına...

Karanlık bulutlar, korkunç gök gürültüleri...

Kaçamadı martı, mücadele edecek gücü de bulamadı ve bıraktı kendini fırtınanın kollarına.

Sürüklendi fırtınayla birlikte ve gitti, düştü yağmurla ıslanmış toprağa, hiç debelenmedi, çabalamadı bile. Gücünü kaybetmişti önceki yalpalamalarında. Eğer orada daha az güç harcasaydı belki kurtulabilirdi, en azından denerdi.

Hiçbir şey yapmadı. Toprak, çamura döndü; martı, çamura saplandı. Öylece uzandı, hiç çıkmaya çalışmadı.

Yapamadı martı.

Martı tutunamadı.

Martı düştü.