Hikayelerin tükenmek istediği bir zihinde yaşıyorum

Bir yorgunluk seziyorum kendimde

Üstüme bir battaniye örtmek geliyor

Küçük bir çocuğum karşımda.

Bir korkmuş çocuk

Bir savunmasız

Zihnimin derinliklerinde bir küçük odada sıkışıp kalmış çocukluğum.

Öldürmeyi hiç düşünmedim

Sakladım onu buraya

Belki ihtiyacım olacak bir gün ona

Belki bir gün biri kilidini kırıp içeri girecek.

Kurtaracak küçücük beni o odadan

Dosdoğru pencereden izliyorum

Martılar geri dönmüş

Uzun zaman önce gittiklerinde 

Arkalarından bakakalmıştık beraberce

Selam getirdiler uzaklardan

Bir sahil kasabasından

Orada soğuklar iyiden iyiye kendini göstermiş anlaşılan.


Bize uzun zaman oldu uğramayalı onlar

Bir küçük kaplumbağa ve birkaç yusufçuk

Nereye gitmiş olabilirler ki?

Zihnime sakladığım küçük çocuğun en büyük merakı bu.

Kimse öldüklerini söylemesin ona 

Kırılır

Ölümlerden korudum onu 

Bilmesin

Bir martının avladığını görmüştüm kaplumbağayı

Balıkçılların acımasız olabileceğini hiç konduramazdım

Hikayelerde hiç öyle anlatılmadılar ki.

Deniz kenarında

Birkaç hüzün sembolüydü onlar

Kaldığımız odanın penceresinden bakıyoruz

Martılar uçuşuyorlar

Çocuk diyor ki 

Ne kadar güzel süzülüyorlar gökte

Birkaçı art arda dizilmiş oyunlar oynuyorlar

Benimse aklıma gelen bir tek şey kaplumbağa


Yusufçukların ömürleri yetmedi baharı yeniden görmeye

Birkaç dalda sallanıp

Çırpındılar son nefeslerinde.

Ne çok hayalleri vardı belki de 

Güneşin doğuşunu izleyeceklerdi

Bir taraflarında sevdikleri

Bir taraflarında umutları

Belki de maviye bisiklet süreceklerdi

Öyle geleceklerdi şu küçük kasabaya

Bir torunu olacaktı belki 

Deniz kenarında evleri

Belki devrim şarkıları söyleyeceklerdi 

Dost meclisinde 

Bir iki kadeh rakıda.

Bir sevdaya tutulup gittiler peşlerinden 

Bir daha dönmemek üzere


Nasıl açıklayayım yusufçukların öldüklerini

Birkaç maviye bakan pencerenin içinde

Hiç yara almamış bir çocuğa

Saflığına hiç leke sürdüremem

Ölüm lekedir

Hele bir de martıların elinden gelmişse.

Bir taraçada toplanıp martılar karar vermişler

Yusufçuklar hakkında

Ölmelilermiş onlara göre

Tanrılar konuşmuş mecliste

Karanlık çökmüş taraçaya

Yıldırımlar saçarak

Öfke kusarak

Sırtlarını arkaya yaslayıp

Korkmadan can almanın lekesinden.

Martılar bildiğiniz gibi değil

İçlerinde tanrıyı oynayanlar

Karar vermişler bir gün 

Ölmeli yusufçuklar.


Nasıl söyleyeyim bu çocuğa martılar katil

Martılar bildiğin gibi değil

Kaldığımız odada

Martılar zor kışlara katlanmaz

Terk ederler topraklarını

Artlarına bile bakmadan

Ben hiç simit atmam martılara

Sevmezler zaten beni

Gördüm gerçek yüzlerini

Bir gün benim için de geleceklerse 

Onlarla savaşmak boynumun borcu

Zihnimin derinliklerinde yaşayan 

Çocukluğum hatırına