Roman 1970’lerin sonundan 1980’lerin ortasına kadar sürüyor. Anlatılan aşk olsa da siyasi olaylar, toplumsal bakış (ki buna muhafazakar insanlar, bekarete bakış açısı, taşradan gelen insanlara bakış, en “serbestim, çağdaşım.” diyen insanın bile kadınla erkeği eşit görmemesi gibi konular dahil) hikayenin arka planında oynayan bir film gibi öyküyle bütünlük kurarak bize sunuluyor. Bu da daha ilgi çekici ve gerçekçi kılmış. O yıllarda böyle takıntılı bir aşkın nasıl olduğunu görmek, Kemal ve Füsun’la birlikte bu aşkın zahmetine katlanmak daha da zor oluyor. Bunu en çok darbeden sonra gelen sokağa çıkma yasağında Kemal’in Keskinler’in evindeyken kalkamama buhranı geçirdiğinde hissettim sanırım ben. Bu kısımları okurken içimden “Hadi kalk artık yasak saati geliyor, jandarma çevirecek.” diye düşünüyordum.
Bende bu etkiyi yaratan romanları özellikle seviyorum. Hikayenin içine ne kadar dahil olursam o kadar benimsiyorum çünkü.
Orhan Pamuk’tan okuduğum bu üçüncü romanda diğer kitaplarından esintiler görmek (birkaç yerde Cevdet Bey ve Oğulları’ndan bahsediyor.) ve kendini de romana böyle dahil etmesi romanın gerçek olmadığını bilmeme rağmen kafamda “Acaba bu aşk hikayesi gerçek mi?” düşüncesini uyandırdı. Bunun için de kitabın sonsözünü, son sayfasını okuyup kapağı kapattığımda Orhan Pamuk’a onun yazımına, daha önemlisi hayal gücüne, olayları böyle aktarabilmesine saygı duydum gerçekten.
Romanda kendinden bahsetmesine geri dönecek olursak kitabın “Nişan” bölümünde Kemal Bey Pamuk ailesinden
“Bir zamanlar zengin olup da servetlerini beceriksizce kaybeden her aile gibi Pamuk’
lar da içlerine çekilmişlerdi.” diye bahsediyor. Dediğim gibi bu noktalar benim için kitabı yukarıya, gerçekliğe en yakın yere taşıyan ve biraz da gülümseten yerlerdi.
Son olarak bahsetmek istediğim şeyse muhteşem İstanbul betimlemesi. Kitaptaki mekanlardan öyle güzel bahsediliyor ki sanki Kemal ve Sibel Fuaye’ye gittikçe ben de onları restorana hakim başka bir masadan izliyor gibi hissetim. Bunun da kesinlikle Pamuk’un kaleminin gücü olduğunu düşünüyorum.
Eşyaların ruhuyla hikayesini anlatmaya çalışan Kemal ve onu yazıya döken Orhan Pamuk.
Daha söylemek istediğim birçok şey olsa da içeriğe giriş yapmadan, sizler için heyecanını kaçırmadan söyleyebileceklerim bu kadardı. Genel olarak keyifli ve aşk hakkında düşündüren bir kitaptı. İyi okumalar.