O çıkıp bana geldiğinde, hayatın rengini mavi sanırdım. Gittiği güne kadar bu sanrı hiç değişmedi.


Devrilişime dair attığım ilk adımın tarihi mayıstı, ötesini hatırlamıyorum. Saçlarında, uzaklara dalıp dalıp giden gözlerinde, sesinde prangalara mahkum olmuş bir kentin umutları vardı. Zaten sırf bu yüzden sevdim onu. Sırf bu yüzden başımda bir ağrı var şimdi. Sırf bu yüzden soğuk hastane koridorlarında unuttum gülmeyi.


Bir gelişini hatırlıyorum bir de parmak uçlarına basarak, rüzgarlarla savrularak gidişini. Belki biraz daha fazlasını... Mesela gülümseyişini unutmadım. O yağmurlu günde göz bebeklerimden taşan güzelliğini de... Her ne kadar bugün sesinin tonunu hatırlayamıyor olsam da, sessizliğini hiç unutmadım. O sessizliğin benim içimi ne kadar çok acıttığını da...


— Neyse, tüm bunları unut. Başım dönüyor, aklımı geri ver!