https://m.youtube.com/shorts/rQLEJNAn8u4
Birkaç gündür, aklıma geldikçe bu videoyu izliyorum. Bu küçük, güzel ceylan yavrusunu. İzliyorum ve anlamaya çalışıyorum; beni bu, bir parçacık cana bağlayan şeyi...
Sağa dönüp me diyor yavru ve sola dönüp me! O her me dediğinde, içim cız ediyor. Hele ki o yumuşak, nazenin ve ürkek ilk me'si. Bu ses, içimde bir şeylere değiyor, titreştiriyor. Hani rezonans denen bir şey vardır, tabak üzerinde çatalın ve yazı tahtası üzerinde tebeşirin çıkardığı tiz ses dişlerimizi kamaştırır; işte onun gibi. Benim de içimde bir şeyler kamaşıyor bu sesle. Sırrı ne ola ki?
Bu yavru, me'leyerek, belli ki annesine sesleniyor. Gerçi şu dünyada, seslenecek başka kimimiz var ki? Annemizden dayak yerken bile anne diye ağlayan varlıklarız biz... Ve bu yavru da annesine sesleniyor. "Kayboldum" diyor galiba ve "beni ara, ne olur beni bul, işte buradayım" diyor. Peki annesi yanında olsaydı yine de me'ler miydi? Galiba türlü çeşitli bahanelerle yine aynı sesi çıkarırdı bu kuzucuk. İşte bu, bana hazin geliyor. Düşünün ki bu bir parçacık canın, dünyayla kurduğu tek bağ, kendini tek ifade etme biçimi işte bu ses; me! Annesini de arasa, aç da olsa, kurt da kovalasa, düşüp bir yerlerini de incitse, kardeşlerini avcılar da vursa, bir başka ceylana âşık da olsa sadece tek bir şey söyleyebiliyor: me! Büyüyünce sesi değişecek elbette ama hayatı boyunca yaşayacağı cümle sevincin ve acının tek bir ifadesi olacak: me! Bilmez değilim, kuşkusuz, çıkarılan bu sese farklı formlar kazandırarak çok şey anlatmak mümkün ama her defasında aynı kelime olacak ağzında. Ne garip ve, ne de hüzünlü... Dikkat ediyor musunuz; bütün hayvanlar neredeyse istisnasız sadece tek heceyle konuşuyor. Koyun, keçi ve ceylanlar me'liyor, kediler miyav, köpekler hav diyor. Peki ya insan?
Anama bu videoyu izletince, verdiği tepki hep aynı oluyor; anam, yüzünden gülücükler saçarak "caaaan" diyor her defasında. İşte burada da güzel bir ardışıklık oluyor; -mee -caaan -mee -caaan... Galiba anam, kendini bu ceylan yavrusunun gerçek annesi sanıyor ya da öyle olmak istiyor... Sahi, anam, gerçekten de bu kuzucuğun anası olsaydı ne olurdu? Biri mee dese, diğeri caaan diye karşılasa onu... O vakit insan da tek bir kelimeyle konuşuyor olurdu, değil mi?
Hani bazı filmlerde, belgesellerde ilk insanları gösterir ve güya onları konuştururlar. Tuhaf ve kaba seslerdir çıkardıkları. Peki nereden biliyoruz, bu ilk seslerin böyle kaba olduğunu? Belki de insanların çıkardığı ilk ses, can'dı; olamaz mı? Koyunların, keçilerin ve ceylanların me'si gibi belki bizim de bir can'ımız vardı. Çünkü sadece anamda değil, onun yaşıtı birçok kadında da aynı sözü duyduğum çok olmuştur. Çocukları kendilerine her seslendiğinde onlar da can derlerdi. Belki işin sırrı buradadır. Düşünsenize, çevrenizdeki insanların birbirlerine sadece can dediklerini... Güzel olmaz mıydı?
Efendim ben, anamdan bu sözü her duyduğumda mutlu hissederdim kendimi. Ve eminim koyunlar, kuzular, tavuklar, ceylanlar, kurtlar, kuşlar, kavak ağaçları, papatyalar ve güller de onlara can diye seslendiğimizde, onları gerçekten bir can olarak gördüğümüzde mutlu hissedeceklerdir. Onlar mutlu hissedecek ve biz, tek bir heceyle insanlığımızı geri kazanacağız.
Umut Ulaş Çelik
31 Ağustos 2023
Gültepe