Gözlerimizi açar açmaz bir şeylere maruz kaldık, tarihin tüm birikmişini yüzümüze kustu dünya. Tüm diller, bilimler, dinler, tarih, tüm bilgileri beynimize kazımak için acelece eğittiler bizi. Gelişmek için, daha fazla bilmek için, her şeyi görmüş olmak için eğitildik. Evren bize anlatıldı, dinler anlatıldı, tarih anlatıldı, kelimeler anlatıldı, dil anlatıldı, büyük savaşlar anlatıldı. Her şeyin duyulmaya değer olmayan kısımlarını bile duyduk. Hiçbirinin önemi yoktu, hiçbiri kavranmadı, hiçbiri aklımızda yer etmedi, hiçbiri. Hiçbiri içimizde sonsuza kadar var olacak durumunda değil çünkü hiçbirini kendi kendimize düşünmedik, hiçbirini keşfetmedik. Başkalarının düşüncelerine, başkalarının fikirlerine, başkalarının kitaplarına, başkalarının bulduklarına, başkalarının yürüyüşlerine maruz kaldık, onlarla büyüdük, sıkıldık. Başkalarıyla yaşadık, başkalarıyla yaşlandık, başkalarıyla öldük. Başkalarına baş kaldırdık, baştakiler için ipte sallandık, başkaları için yaşadık, başkalarıyla yol aldık. Başkalarında kaybolduk, yine başkalarında kendimize dair ufak kırıntılar bulduk. Başkalarına ait hissettik, başkalarına başkalaştık, kendimize yakınlaştık, uzaklaştık. Dünyayla uzlaştık, sonraları savaşlar açtık. Bu şekilde kaybolduk, bir yerde, bir şeylerin içerisinde, silindik, tekrar tekrar, şimdi hiçbirimiz yok, hiçbir şey yok.

Bir şeylerim içinde kaybolmuş olma hissi asla gitmiyor. Yürürken de konuşurken de, yaşarken, rüya gördüğümüz zamanlar bile. Sanki asla gerçek olma ihtimali olmayan şeyler yaşıyoruz ve olağandışı oluşlarında kayboluyoruz. Kendimize sevgiyi, öfkeyi, tüm o diğer duyguları hatırlatıp duruyoruz. İnsan olduğumuzu, nefes nefese bir hiç uğruna, acelece kan ve ter içerisinde yaşamadığımızı hatırlatıyoruz. Fakat hiçbiri yeterince gerçek gelmedi, gelmiyor.

Sesleri duyduk, kaybolduk, görüntüler içerisinde, düşlerde, düşüşte, zamanın içerisinde kaybolduk. Acıda, kederde, yasta, mutlulukta, neşede: tüm zorunlu hislerin mecburiyeti altında ezilerek acı içerisinde kaybolduk.

Hiçbir şeyi anlamıyoruz çünkü her şeye mecburuz. Mecbur bırakıldık ve istek tarafından terk edildik. Her şey yarım kaldı, her şey durdu, güneş tekrar tekrar doğdu, ışıklar söndü, karanlıkta kıvrıldın, gözlerin kapandı.