Bir süredir üzerine düşündüğüm, merak ettiğim ve gerçekten dikkatimi çeken bir alan var: Mekansal Davranışlar. Bu ifadeyi aslında ben oluşturmuş da olabilirim, ne kadar doğru, ne kadar yanlış bilmiyorum ama mekanlara bağlı gelişen ve değişen sosyal davranışlara atıfta bulunuyorum. İnsan eliyle oluşturulmuş yapılarda insanların kendilerini farklı kimliklere sokma durumu. Bu benim gerçekten merakımı fazlasıyla cezbeden bir konu. Çünkü kendi sosyal hayatımda da bunu fazlaca gözlüyorum, hatta en çok kendimden yola çıkarak buna anlamlandırma yapabiliyorum.


Mekan-insan etkileşiminde; mekanı algılayışımıza, kendimizi algılayışımıza (ben algısı), içerideki sosyal gruplaşmayı/hareketliliği anlamlandırışımıza ve temas edilen tutumları anlamlandırışımıza bağlı değişiklikler oluşur. Ve aslında tüm bunların toplamıyla bir mekansal kimlik oluşur. Yani mekanın kimliği. Aslında biz buna mekanın ruhu diyoruz gündelik dilde. Bir mekanda var olan tüm etkileşimler tek bir anlam zeminine oturtulabilir kişi/ler tarafından. Ve mekan, somut ve nötr bir nesne iken soyut imajların nesnesi haline gelir. Gündelik hayatımızda bu imaj nesnesi haline gelme durumunu pek çok kez görüyoruz ve tecrübe ediyoruz da aslında. Hem biz farkında olmadan ya da olarak bu mekan imajlarından faydalanmaya çalışıyoruz hem de içinde bulunduğumuz mekansal davranışları algılayışımız mekanın imajına bağlı olarak gelişebiliyor. Ve aynı zamanda kendimizi o mekan içerisindeki konumlandırışımız... Bu mekan kavramı çok geniş yelpazeye yayılabiliyor: AVM’ler, mağazalar, kurumsal şirketler, eğitim kurumları, kafe/restoran işletmeleri, hastaneler ve daha pek çok şey... Yani yeter ki dört duvar olsun. Bunların her biri, içindeki "mekansal davranış örüntüleri" de her birinin imajına göre değişiklik gösterir.


Ne yazık ki şu lüks tüketim çağında lüks olan her şeyin imajından faydalanmaya eğilimli olup kendi benliğimizi (değerimizi) onun üzerinden belirliyoruz. Ve mekanlar da bunun nimetlerinden en çok faydalanan yerler oluyor. Tabii bu aslında olayın başka bir tarafı. Ancak bakıldığında görünen bir gerçek var ki mekanlar birer beden ve anılar toplamından oluşan bir bütün. Burada benim önem verdiğim husus, Bessel van der Kolk’un “Beden Kayıt Tutar” isimli kitabından yola çıkarak bedenlerimizin varlığını sürdürdüğü mekanlarda biriktirdiğimiz anılara dikkat etmek ve mekanın da oradaki anılar toplamından başka bir şey olmadığını unutmamak.