"merhaba,


nasılsınız? keyfiniz yerinde mi? beni soracak olursanız teşekkürler, siz bunu okurken son derece iyi olacağımdan eminim. az önce namaz kıldım dört rekât, seccadem yerde serili, giderken kaldırmayacağım onu. penceremde çiçekler açmış, yarın hava fırtınalı olacakmış. mart işte. istifamı verdim. kabul edildi mi bilmiyorum, edilmese bile yarın kovulacağım zaten. aramızda kalsın, bu seyahat için izin almayı denediğimde bir doktorun kartvizitini verdiler, ısrarcı olursam işten çıkarılacağımı söylediler. garip bir yer cidden. geçen gün bir filme son kez gittim. daha önce bir kere daha izlemiştim arkadaşlarımla. sinemanın havasını seviyorum. koltukları, mısırları, gizlice sızdırılan cipsleri, okuldan çıkıp gelenleri ve çiftleri... her neyse, son kez gittim işte. son kez. güzel filmdi, bir kere daha izlenir. siz de mutlaka izleyin, olur mu? sinemadan sonra biraz dolaştım avm'yi. ne tuhaf. eskiden çarşıda bir sinema vardı, büyük. şimdi avm'lerin bir parçası. maksat tüketmek. dolaşırken oyun salonuna uğradım. okuldan sonra bowling oynardık burada, ilk oynayışımda acemi şansıyla kazanmıştım. sonra hiç kazanamadım zaten. hep ortada oynardık. altı sekiz kişi civarı olurduk, çantalarımız kenarda ve kahkahalarımız salonda olurdu. sonrasında avm'den çıktım ve sahile yürüdüm. burada muhtemelen sizinle konuştuk. ben burada kendim hariç herkesle konuştum zaten. şu, ileriki kayalıklarda çok konuştuk özellikle. çimlerde çok pikniğimiz oldu. defalarca top oynadık. semaver yaktık. kuzenim ilk adımlarını burada atmıştı. yaz havası çok güzeldir buranın. denizinin suyu pistir fabrikalar yüzünden ama kıyısından yürümek eğlencelidir. temmuzları... o güzelim temmuz akşamları cıvıl cıvıldır. hava kararmadan gelinir, piknik için hazırlanılır, yine hava kararmadan yemekler bitmiş olur. karanlık çökünce rüzgâr hafif esmeye başlar. incesinden bir hırka ve çay... oturmaya gelmemiş dolaşan insanlar, takı standları, çocukların sesleri, tatlı sohbet... gece dörde kadar yolu var. yazık ki bu yaz burada olamayacağım. ama siz mutlaka burada olun bu yaz. mutlaka piknik sonrası gece dörde kadar konuşun. 


çarşıya indim sonra, birkaç takı ve bir tabure aldım. düzgün bir taburem yokmuş benim, ne ayıp. bir de shakespeare aldım bir tane, cep boy. bitirebilir miyim bilmiyorum ama adımı yazdım. dönerken çok güzel çiçekler gördüm. onları alırsam penceremdeki solacaktı. çantamdaki son yemleri hayvanlar için bıraktım. tekrar yem almadım ama parayı bırakacağım giderken, mutlaka yem alın. çiçeklerimi alamıyorum. odamdan çıkardım onları gidişimi görmesinler diye, üzülürler. hepsini öptüm tek tek. o kadar güzel büyümüşler ki... sulanmaları gereken aralıkları kâğıtlara yazıp saksılarına yapıştırdım. bol bol konuşun onlarla. siz budadıkça biz kavuşacağız ama sakın sık sık budamayın. 


bayramlıklarımı giydim. küçükken çok severdim bayramları. arefe günü son alışverişe çıkardık. gecesi sıcacık bir banyo, sabahı kalabalık kahvaltı… günün devamı şekerle dolu olurdu, para biriktirirdim. geçen bayram ben harçlık verdim. zaman acımasız. 


şarkı açtım, hareketli bir şarkı. duyacaksınız zaten geldiğinizde. çok güzel uğurluyorum kendimi, üzülmeyin. uğurlar olsun ey benlik, tüm bu serüveninin sonunda uğurlar olacak sana! yazıklar olsun ey benlik, tüm bu serüvenin sonunda çok yazık olacak sana!


güzel şarkılar var. dünyada çok güzel şarkılar var, müzisyenleri hep kıskanmışımdır böyle şeyler yapabildikleri için. müzik, sihir gibi değil mi sizce de? gece gündüz dinleyebilirsin ve bu seni mutlu eder. mutluluk... evet müzisyenler. inanılmaz insanlar. daha fazla görmek isterdim müzisyenleri. şarkı bitti, sevilenler listemi karışık çalması için ayarladım. ne kadar gideceğini merak ediyorum. bir ambulans geçiyor. umarım sevdiklerim için değildir. sesi yaklaştı, yaklaştıkça tizleşti. doppler olayı deniliyor buna, ilginç. her neyse.


yazdıkça gözlerim doluyor. güzel şarkılar var, şiirler, filmler ve romanlar ama hiçbiri benim için değil. şarkıların mutlu melodileri kulağım için bestelenmemiş, şiirlerin sevgili sözcükleri kalbim için işlenmemiş, romanların tahlilleri kişiliğime değil, filmlerin enerjisi ruhumun tam tersinde, hiçbir sanat dalında var olamamışım ben. duvarlarda izim yok, dolaplarda giysim olmamış. gökyüzüne bile çevirememişim gözlerimi. beceriksizce, yaşadığım yalanına inandırmışım kendimi. inandıkça mutlu olmuşum. gerçeğin bir gün ortaya çıkacağını düşünmeden sizi de inandırmışım yalana. şimdi çıktı işte ortaya. gerçekten kaçabilir mi bir insan? gerçekten kaçabilir mi bir insan? 


kaçamaz. 


ben de kaçamadım, kaçamayacağım. 


çarşıdan dönerken bir yürüyüşe denk geldim. pankartlar ve sloganlarla… bu akşam derbi maçı var. yarın bir konser yapılacak. haftaya bir tiyatro sahnelenecek. iki aya lunaparkın açılması planlanıyor. üç ay sonra hatırlatma dozu aşım var. beş aya arkadaşımın düğünü var. insanlar koşuşturuyor. yaşam kum misali... çatılarda çok oturdum geceleri. insanlar aşağıda koşuşturuyordu. seyahatimden sonra yukarıda koşuşturacaklar.  


teşekkür etmek istiyorum özellikle bir kişiye. beni sevmeyi denediği için. ben onu sevdim. sevdiğimi hissettim. ufak öpücükleri ruhuma damladı. özür dilerim böylesine gittiğim için. 


ama devam edemem artık. kuşlar benim için ötmüyor, güneş bana parlamıyor, duraklarım her otobüsü kaçırıyor, kalemlerim sürekli bitiyor, parmaklarımda hep yara bantları, ayakkabılarım yepyeni, ellerim soğuk ve eldivenlerim yırtık. bunları ben istemedim. seyahatim günah değil, sakın ola üzülmeyin. eğer ben isteseydim, bu ipi boynuma geçirecek olan eller benim olsaydı, bu tabureyi benim bacaklarım itseydi günahtı. ama hayır,

hayır.

hayır, benim değil. benim gibi görünüyor ama değil. ben istemedim bu seyahati, mecburum. ben yaşamayı seviyorum aslında ama devam edemiyorum. hayatın her saniyesinde boğuluyorum. size yüzlerce güzel şey tasvir ederim ama artık onları bile görmek istemiyorum. 


yalnız yazdıkça vazgeçecek gibi oluyorum.


vazgeçersem yarın pişman olacağım biliyorum. her vazgeçişin bir pişmanlık olduğu sık söylenir zaten. o yüzden bitiriyorum şimdi. dünyada bana ait olan tek şey bu mektup. birazdan boynumdaki ip, yerdeki sandalye ve bedenim de bana ait olacak. 


hoşça kalın, yarınki konseri kaçırmayın.


sevgilerle."