Günlük hayatın koşuşturmacasında unutulan bir şey var: Duygular.


Mektup yazmak, bir kişinin dakikalar boyunca seni düşünüp, özenle duygularını yazmasıdır. Hislerini gerçekten yaşayarak yazar, yazan kişi. Gerçek bir iletişim varolur ortada. Sağlıklı bir iletişimde, ilişkiler de daha sağlıklı olur ve bu düzen insanın tüm hayatına yansır.

Böylesine değerli bir şeyi ne ara hayatımızdan çıkardık?

Ayrılık gibi bir şey bile artık birkaç mesaja dönüştü. İnsan çöp gibi değersiz oldu.

Korkularımız, değişen teknoloji... Bize hislerimizi unutturdu. Yaşamayı.


Bunları düşünürken "Bir şeyi değiştirmek istiyorsan, değişiklik yap" sözünü hatırlattım kendime ve bir başlangıç yaptım. Sevdiklerime, dostlarıma, Avusturalya'daki dayıma, Amerika'daki amcama, İstanbul'daki kuzenime dahi mektup yazıyordum.

Kalemi elime aldım ve tüm duyguları tek tek, hissede hissede yazdım... İnsanların hayatlarına dokunabilmektir hep hayalim. Yazdıklarımda duygularını belli edemeyen kişiler de vardı, içine kapanmış: Onları açabilmek, yakın hissettirebilmek, yanında olduklarımı belli edebilmek için bundan daha iyi bir yol seçemezdim.


Mektup kağıdına dokunmak bambaşka bir histir. Sevdiğiniz kişi de dokunmuştur ona, bunu hissedersiniz. Değerli hissettirir. Karşınızda saygıyla sizi düşünen birisi vardır. Sizin için zamanından vermiştir, enerjisini harcamıştır.


Bunu yaparken gerçekten değer verdiğimi hissettim. Kendimi yansıtabildiğim için kendim de daha iyi hissettim ve gerçekten doğru bir adım olduğunu. Bunları savunan biri olarak, sonunda bir adım atmıştım. Hayatın akışında sevdiklerimi ve hislerimi silip süpürmüyordum. Olması gerekeni yapıyordum. Gerçekten "yakın"dım.


Düşünsenize: Bir kişi oturuyor, eline kalemi alıyor ve sadece sizi düşünerek dakikalarca, belki de saatlerce yazılar yazıyor.

Mektup, çok özel bir şey. Onu hayatımızdan çıkararak çok şey kaybettik.


Yapamayız sanıyoruz, saçma sanıyoruz.. Halbuki değişim elimizde. Bir şeylere söylenmek yerine ona bir başlangıç yapabiliriz. Bu başlangıcı yapacak sen'sin.