Kadın alkışladı. Oyunculuk, müzik, dans, dekor, makyaj ya da ahenk değildi alkışladığı. Sahnede parlayan adama heyecanla bakıyordu. Sahnede bir o yana bir bu yana salınan adamı. Sanki notalara dokunuyor ve onları orkestra şefi edasıyla yönetiyordu. Tek söz söylemeden birçok şey anlatıyordu. Şimdi de dakikalarca süren alkışı kabul ediyordu.

İki gün önce kendisine kahve ısmarlayan adam bu muydu? Şans eseri karşılaşmadan sonra kendini bu adamın yanında bulmuştu. Kahveleri büyük boy seçtiler. Kadın sohbetin uzaması için bir fırsat olarak gördü. Adam dirseklerini masaya koymuş, çikolata rengi yüzünü avuçlarının arasına almıştı. Kadın konuşuyor, adam dinliyordu. Zaman zaman gülüyordu. Pürdikkat dinlemesi, göz temasını kesmemesi kadının kızarmasına neden oluyordu. Kadın onu sıkıyor oluşundan endişe ederek anlatıyordu anlatısını. Susmayı da beceremiyordu. Dayanamadı, lafı yarıda kesti, “Sanırım seni sıktım,” dedi omuzlarını düşürerek. Karşısındaki “Aksine, etkileyici bir anlatımın olduğunu düşünmüştüm,” dedi. Gözlerini kıstı; kafasını yana yatırdı. “Bence sen avukatsın,” dedi. Kadın kafasını salladı, “Öğretmenim,” dedi. “Branşın nedir?” diye sordu adam. “Fen bilimleri.” “Ah, bir dönem kâbuslar görmemi sağlayan derslerden,” dedi. Çekingen bir gülüş savurdu. Pencereden dışarı baktı kısa bir süre. “Ortak paydada herkesin sevmediği ders oluyor,” dedi sadece kendisinin çekingen olmadığını görerek. Kahvesinden bir yudum alıp iyice masaya yapışan adam, “Sen benim mesleğimi tahmin etmeyecek misin?” dedi. Kadın dudaklarını oynattı. Adamın modelliğe ya da mankenliğe çok yakışacağını düşündü. Bunu söyleyemedi çünkü ondan hoşlandığını belli etmek istemiyordu. Bunu düşününce kendine kızdı. Adamı bekletmemek için tahmin edemediğini söyledi. Adam onu yormadan balet olduğunu söyledi. “Gerçekten tahmin edemezmişim. Hayatımda bale ile ilgilenen birine rastlamamıştım,” dedi. Daha önce balet ya da balerin tanısa adamın balet olduğunu anlayacağını düşünüyordu.

Bir süre daha bale ve öğretmenlikten söz ettiler. “Aslında bale ve bilim teoride birbirine benziyor. Temel eğitimi aldıktan sonra pratik yaparak geliştirdiğin bir sanat ikisi de,” dedi kadın. “Evet, bir anlamda haklı olabilirsin, ama bale gibi “sanatların” -burayı parmakları ile tırnak işareti yaparak söylemişti- formülü ya da kuralı pek fazla yok. Var tamam ama mesela suyun kaynama derecesini kendime göre ayarlayamam. Bir hareketi birçok hareketle birlikte birleştirip çok şey anlatırım mesela. Zordur, öyle yapmak isterim.” Düşünürken bir yandan elini ensesine atıyor, sağ yukarı doğru bakıyordu. “Bilimde iq, balede eq vardır. Bilim insanları da tutkuludur, ancak ruha bizim kadar değer verdilerini sanmıyorum,” dedi. Bembeyaz dişlerini sergilemek ister gibi gülümsedi. Kadın kızararak “Ben kimsenin görmediği o çalışmadan, tükenene kadar ter dökmekten bahsetmiştim,” dedi kadın. “Ah, anlıyorum. Ayrıca bale denince aklına ilk olarak kadın mesleği gelmediği için teşekkür etmeliyim.” Şaşıran bir yüzle “İnan hiç aklıma gelmemişti,” dedi kadın.

Kahvelerini alıp parkta yürümeye başladılar. Adam buz mavisi gömlek, lacivert pantolon ve sütlü kahve tonunda trençkot giyiyordu. Kadın ise siyah boğazlı yün elbise ve deri ceket giymişti. Güneş yavaş yavaş dünyanın diğer tarafını aydınlatmaya gidiyordu. Yapraklarını dökmekle meşgul iki ağacın arasındaki banka oturdular. Güzden, New York’ta Sonbahar ve Mesajınız Var filmlerinden, çocukluklarından, köşede yatan evsizden bahsettiler.

Evlerine gitmek üzere yola koyulmaya başladıklarında sokak lambaları teker teker yanmaya başlamıştı. Meydana geldiklerinde adam kadını Sanat Merkezi’nin önünde durdurdu. Bir afiş gösterdi. Gelecek hafta sonu kendisinin de rol aldığı bale gösterimi vardı. Gösterinin adı Melissa idi. “Eğer ilgini çekerse seni davet etmek isterim,” dedi. Kadın döndü, gülümsedi, “Memnuniyetle,” dedi. Onu sahnede görmek için can atıyordu. Onun en büyük tutkusunu keşfedecekti.

Kuğu gölünden esinlenerek giydiği mini, pileli, tozpembe etek ve krem rengi gömlek ile kendisine gösterilen yere oturdu. İliğine kadar üşümüştü ama kendini pek beğenmişti. Oturduğu yerden sahneyi çok net görüyordu. En az oyuncular kadar heyecan duyuyordu. İlk defa bale gösterisi izleyecek biri ne bekliyorsa o da onu bekliyordu. Narin notalar ile gösteri başladı. Kadın onun başrol oyuncusu olduğunu görünce nedensiz mutluluk duydu. Adam fakir, hakir görülen bir genci canlandırıyordu. Sevdiği kadına ulaşmak için çabalıyordu. Kadın, o kadın olmak istedi. Sahnede kendisi oynuyormuş gibi coşkuyla izledi. Oyun mutlu sonla bittiğinde kadın üzülmüştü. Daha fazla izlemek istiyordu çünkü. Gösteri onu fazlası ile tatmin etti. Şimdi ayağa kalkmış gitse mi kalsa mı bilemiyordu. Adamı görünce eli ayağına takılacak, adama hayranlığı açığa çıkacak diye kuruntu yapıyordu. Gitmek istiyordu gizli gizli. Ancak biri gelip onu kulise doğru götürdü. Kadın bir müddet bekledi. Adam hızla yanına yaklaştı. Üzerinde hâlâ kostümü vardı. Geç kaldığı için uzun uzun özür diledi. İlk gösterim olduğundan dolayı kulisi çabucak terk edememişti. Kadın sorun olmadığını söyledi. Beklemek onu sakinleştirmişti. “Beğendin mi?” diye sordu adam. “Bayıldım. Tahmin edebileceğin gibi ilk defa bale gösterisi izledim. Teşekkür ederim bu akşam için,” dedi. Adam tuttuğu nefesi bıraktı ve gülümsedi. Siyah bukle saçları alnına düşüyordu. Kadın adamın bacaklarına baktı. Daha doğrusu bacaklarında oluşan Yunan heykellerini aratmayan kaslarına baktı uzun uzun. Adam utandı ve ne yaptığını merak etti. “Bu vücudu yapmak kaç yılını aldı?” dedi. Kendi bacaklarına baktı. Güldü. “Çocukluğumdan beri. Ne zaman başladım hatırlamıyorum bile,” dedi. Kadın gitmek üzere davrandı. Tekrar teşekkür etti. Adam kolundan nazikçe tutup “Karşıda ufak bir kafe var. Beni biraz bekleyebilirsen birer kadeh şampanya ile kutlamak istiyorum,” dedi. “Önce herkesle kutlamam gerekiyor, bilirsin.” Ellerini iki yana açıp tebessüm etti. “Sonra geçen gün oturduğumuz banka gideriz,” dedi. Eğildi eliyle dudaklarını kapattı. “Şampanya ve kadehleri aşırırım ben,” dedi. Kadın onu arkadaşlarından çalmasının iyi olmadığını söyledi. Adam herkesin biraz sonra dağılacağına temin etti. Kadın şalına sarılıp oradan ayrıldı. Gece bitmemişti. Seviniyordu.