Seni ve seninle geçen her güne.

Sana ve sana ait olan her şeye.

Sensiz ve sensiz geçen gecelere.

Son ve son olanlara hitaben.

Bir ilkler unutulmaz, bir de sonlar. İlk öpüşmeler, ilk sarılmalar, ilk temas...

İlklerin ilk olduğunu bilirsin de son olanların son olduğunu bilsen canın kopar. Son öpüşmeler, son sarılmalar, son temas... Son olan her şey çok can yakar. Onu gördüğün son an, son göz teması, son tebessüm, son ismini seslenişi, son içtiğiniz kahve, son kez o sokaktan yürüyüşünüz ve binlercesi ama son.

Hep aklına gelir yağmur yağdığında, rüzgar estiğinde ya da bir yaprak dalından düştüğünde. İçinde bir şey kopar; yüreğinin tam ortasında, içinin en içinden hani kendinin bile dokunamadığı o nokta var ya, oradan işte. Kopar gider de tutamazsın, bakakalırsın. İzlersin, izlerken durgunlaşırsın, zamandan kopar, o kopuşlarda kaybolursun. Saatler geçer, sen o noktada kalırsın. O kopar gider, sen aynı noktada kalırsın. O gider, sen hala aynı yerdesin; aynı şarkıda, aynı bankta... O kopar ve gider.

Yağmur diner, güneş açar, sen orada kalırsın, rüzgar durulur, sen orada kalırsın, yaprak yere kavuşur, toprakla birleşir, şarkı defalarca baştan başlar, bankı sarmaşıklar kaplar, sen orada kalırsın. Karanlık çöker gökyüzüne, ay çıkar tepenin ardından, sen bankın köşesinde hala o son anı düşünürsün. Düşüncelerde boğulursun. Zihnin, hislerin, bir de gözlerin katilin olur, oracıkta ölürsün de ruhun duymaz...